Home >> Haberler >> Avrupa >> Zürich’te Volkan Yaraşır ile ‘Yeni Faşizm Ve Direniş Olanakları’ Temalı Söyleşi Düzenlendi.

Zürich’te Volkan Yaraşır ile ‘Yeni Faşizm Ve Direniş Olanakları’ Temalı Söyleşi Düzenlendi.

İSVİÇRE|28.05.2024| İsviçre’de ATİK’e bağlı çalışmalarını sürdüren KulturFabrik Zürih derneği 26 Mayıs Pazar günü Volkan Yaraşır ile Söyleşi gerçekleştirdi. Eğitim Komisyonun tarafından örgütlenen söyleşi “Yeni Faşizm ve Faşizme Karşı Direniş” başlığı ile gerçekleşti. Etkinlik, eğitim komisyonu temsilcisinin yaptığı açılış konuşmasıyla başladı.

Söyleşinin birinci bölümünde 1929 ekonomik krizi ve yükselen birinci dalga klasik faşizmi üzerine değerlendirmeler yapıldı. Volkan Yaraşır bu sözlerle süreci aktardı:

’1929 yılında yaşanan bunalım aynen 1873-96 krizi gibi büyük bir bunalım ve yapısal krizi gösteriyordu. Aslında her ne kadar bunalım finans krizi gibi kendini dışa vursa da bu bunalımın sadece bir semptomuydu yani dışa vuran belirtisi, bunalım kapitalizmin işleyiş yasalarına bağlı olarak ortaya çıkan kar oranlarının düşme eğiliminden kaynaklanmaktaydı. Bu eğilimin-yasanın sonucu olarak ortaya aşırı üretim ve onun yarattığı yıkıcı bir sistemik kriz çıkıyordu.’’73 -96 Krizi kapitalizmim tekelci aşamaya geçişinin habercisiydi. Uluslararası nitelikte bir multi krizdi. Sömürge ve yarı sömürge ülkelerdeki monarşilerin yıkılmasına ve birinci Emperyalist Paylaşım savaşına neden oldu. Yukarıdan uluslar arası yeni kapitalist sisteme uygun konumlanamayan monarşiler kapitalist sistemin baskısı, alttan da sınıf mücadelesinin etkisiyle iktidarlarını burjuvaziye devrederek  bir bir yıkıldılar.1905 Rus,1905-07 İran Devrimi, 1908 Jön Türk,1910 Portekiz,1910-17 Meksika Devrimi,1911 Çin Devrimi gibi.

1929 Krizinde finans kapital birinci olarak kar oranlarını arttırmak için   işçi sınıfına yönelik olağanüstü bir saldırı ve sınıfı yıkıma uğrattı. İkinci olarak da dünya pazarlarının yeniden paylaşılmasına girişti ve ikinci Emp paylaşım savaşının kapılarını araladı’’.

Birinci kuşak faşizm konusunda ise şu vurgular yapıldı. ’’1930’lu yıllar faşizmin yükselişine tanıklık etti. Faşizm finans kapitalin tercihi haline geldi. Faşizm ilk başlarda sermaye sınıfına kendi özerkliğini dayatsa ve kimi çatışmalara girse de Alman Burjuvazisi tarafından yeniden düzene sokuldu (Hitlerin SA’ları tasfiyesi ve uzun bıçaklar gecesi). Faşizm işçi sınıfı üzerinde finans kapitalin çıplak diktatörlüğünü ifade ediyordu. Amaç sınıfın enkazlaşması, kadavra haline getirilmesi ve sermayenin tahakkümünün her düzeyde sağlanmasıydı. Faşizm İtalya’da Mussolini (1922), Almanya’da Hitler (1932), İspanya’da Franco (1936), Portekiz’de Salazar (1933) liderliğinde iktidardaydı. Aynı yıllarda başta Macaristan, Avusturya, Bulgaristan olmak üzere özellikle Doğu Avrupa’da faşistler iktidara yürüyordu’’. Faşizmin yükselişi ve sonrasında yaşanan İkinci paylaşım savaşına vurgu yapılarak bugünün Avrupa ülkelerindeki benzerliklere dikkat çekildi. Almanya, Hollanda, İspanya, İtalya, Macaristan’daki kitleselleşen faşist hareketlere dikkat çekilerek yaklaşan Dünya Savaşı tehlikesine vurgu yapıldı.

Yeni faşizmin 60’larda Avrupa’da tartışıldığına ve 2008 krizinden sonra bu tartışmanın yeniden gündeme geldiğine değinildi ’’Yeni faşizm çok yüzlü bir karaktere sahip. Esnek ve oportünist. Sansasyonel ve elitist. Demagojiyi son derece becerikli kullanıyor. Faşizmi normalleştiriyor. Sokağın fethi stratejisini rezerv strateji olarak devrede tutuyor ve özellikle seçim performansına önem veriyor. Yeni faşizm örtük ve rafine bir biyolojik ırkçılık yapması yanında, ağırlıkta kültürel ırkçılık üzerinden politik vizyonunu oluşturarak, ikili bir dil kullanıyor ve melez bir söylem kuruyor. İslamofobi, anti-semitizm, seksizm, maskülizm, mizojini, zenofobi, elitizm yeni faşist hareketlerin temel eğilimleri olarak öne çıkıyor. Brezilya, Hindistan, İsrail ve ABD’deki gelişmelerde bu mana da dikkat çekiyor. İktidar olan ya da hızla gelişen ve güç kazanan yeni faşist pratikler, her ülkenin özgün koşullarına göre politik vizyonunu, eylem repertuvarını, farklı kitle bağlarını, söylem ve dilini kuruyor. İçinde bulunduğumuz konjonktürde faşist olmak muteberleşiyor. Ve kişiye itibarlı ve konforlu alan açıyor. Kapitalist krizin farklı dışavurumları faşist hareketlerin mayalandığı zeminler olarak dikkat çekiyor. En başta ekonomik kriz ve sonuçları, geleneksel burjuva siyasal alanın çöküşü, göç krizi ve sosyal yıkım programları, umutsuzluk, gelecek kaygısı, kimlik paniği ve gerçekle yalanın birbirine karışması yeni faşizmin politik performansını besliyor’’.

İkinci bölümde soru ve cevaplarla geçen canlı bir tartışmanın ardından eğitim komisyonundan arkadaşın kapanış ve teşekkür konuşmasıyla panel sona erdi.


Kaynak: Avrupa