FRANSA|24.03.2020| Kapitalistlerin doğaları gereği temel hakları ilgilendiren sektörleri (sağlık, eğitim vb) kâr alanı olarak görme ve ona göre dizayn etme anlayışı tüm burjuva devletlerde eksiksiz olarak uygulanmıştır ve uygulanmaya da devam edecektir. Şimdilerde alkış ve söylemlerle onore edilen sağlık emekçileri düne kadar hasta yakınlarından polise kadar olan bir yelpazede dayağa ve hakarete maruz kalıyorlardı. Bu dünyanın çeşitli coğrafyalarında yaşanan ortak bir sorun olarak varlığını sürdürmeye devam edecek elbette. Sağlık emekçileri, insanlığın geçtiği bu zor süreçlerde hatırlandıklarında, insanüstü çabaları ile herhangi bir rahatsızlığa yakalanmaz ve hayatlarını kaybetmezlerse, sürecin sonunda aynı döngüye girerek hakaretlere maruz kalacaklar, hakları kısıtlanacak, hak arama eylemleri devlet zoruyla bastırılacaktır.
Salgın günlerinde Fransa’da da sağlık emekçileri alkışlanıyor, kendilerine kahraman gözüyle bakılıyor. Covid19 salgını sürecinde şu ana kadar üç doktor hayatını kaybetmiş durumda. Sosyal medyada yüzbinlerce kullanıcı virüsle mücadelede başta doktor ve hemşireler olmak üzere tüm sağlık çalışanlarına methiyeler düzülüyor. Sağlık emekçileri; çalışma koşulları, çalışma saatleri, materyal eksikliği, bölümlerdeki yatak eksiklikleri, bütçe kesintileri ve kaynak yetersizliği ile bunlara benzer sebeplerden dolayı daha önceki yıllarda grevler yaptığında bu desteği göremiyordu. Bir çalışan salgınlardan önce düzenlenen grevde şöyle diyordu; “Hastaneler kırılma noktasında. Geçen yıl onlarca çalışan intihar etti. Bugün hükümetin sunduğu çözüm, diğer bir kemer sıkma planıyla her şeyi yeniden dengelemeye çalışmak. Hizmet verecek gücümüz kalmadı. Bu yüzden de hizmet kalitesi, çalışma hayatımızın kalitesi için mücadele ediyoruz. Rahatsızlık vermek için sokağa çıkmadık, bu tür şartlarda; kısıtlı personelle, azıcık bütçeyle çalışmayı sürdüremeyeceğimizi ve bu koşullar altında hastalarla uygun şekilde ilgilenemeyeceğimizi söylemek için buradayız.” Bu uyarılar burjuva devlet tarafından görmezden gelinirken halktan da yeterli desteği göremiyordu. 1980’lerle başlayan sağlık sektöründeki neo-liberal politikalar, hastane yönetimlerinin daha özel ele alınması ve gelir getiren bir işletme olarak görülmesini sağladı. Özellikle 2000’li yıllarla birlikte bu anlayış daha hakim bir hale gelerek geliri görece daha düşük olan bazı bölümler kapatıldı. Sarkozy’nin devlet başkanı olduğu günden bu güne kadar yoğun bakım ünitelerinin Fransa genelinde %15’nin kapatıldığı biliniyor. Sadece 2018’de 4712 hastane yatağı kaldırıldı. Son iki yıldır devlet hastanelerinde özellikle hemşireler ağır çalışma koşulları yüzünden ciddi psikolojik rahatsızlıklar geçiriyorlar. Hemşirelerin %18’inin kadın olduğu düşünüldüğünde, yaşanılan sorunların kadınların varolan ve yaşadıkları diğer sorunların üzerine ek olarak geldiği de unutulmamalı. Yine son dönemlerde çalışma saatleri haftada 48 saat düzeyine çıkmış durumda. Yeni istihdamlar yaratılması gerekirken, hastanelerde para kazandırmayan bölümler kapatılarak işten çıkartmalar yapılıyor. Macron hükümeti ise kamudaki zararın bir nedeni olarak çalışanları görmesi de ayrı bir sorun olarak ortada duruyor. Beş yıllık bir plan içerisinde binlerce kamu çalışanının işine son verileceği açıklanmıştı, bunların içinde sağlık sektöründe çalışanların olduğu da biliniyor.
24 Mart 2020 tarihinde sendikaların sağlık emekçilerinin sorunları ve istemlerine ilişkin bir bildiri yayınlayarak, sektörde maddi ve insani düzenlemeler yapılması, ayrıca sağlık emekçilerinin maaşlarının yeniden düzenlenmesi gerektiği belirtildi. Yapılan bazı çalışmalarda, Fransa genelinde hastaneye yatışların sürekli artış gösterdiği açığa çıktı. Bu, daha fazla hastaya daha az çalışanla ve ekipmanla müdahale etmesi beklenen sağlık çalışanlarını sorunlar içerisinde bırakmaya devam ediyor. Hemşireler bu sebeplerden dolayı hem çalışma koşulları hem de materyaller için grevler örgütlerken de defalarca polisin şiddetine maruz kaldı. Salgından hemen önce devam eden genel grevlerde sağlık emekçileri meydanlarda “robot değiliz” derken bugünlerde yaşanan sorunlara dikkat çekiyorlardı.
Zor Karar
Sürekli dile getirilen ekipman yetersizliği ve yoğun bakım ünitelerinin küçültülmesinden kaynaklı Covid19 hastaları arasından seçim yapma durumu ile karşı karşıya kalan sağlık çalışanları ciddi psikolojik travmalar ile birlikte çalışmak zorunda kalıyorlar. Burjuvazinin sağlık ve benzeri temel ihtiyaç ve zorunlulukların olduğu sektörlere bakış açısı daha önce de belirttiğimiz gibi para getiren işletmeler olarak görmesinden kaynaklı, sağlık çalışanları bu ve benzeri zor kararları almak durumunda bırakılmaktadır. Salgından dolayı yoğun bir hasta sirkülasyonunun olduğu yoğun bakımlarda, çok uzun çalışma saatleri ve artık eve gitmeden geceyi bulundukları yerde geçirmek zorunda kalan hemşire ve doktorlar bunun üzerine bir de hastalar arasında seçim yapmak zorunda bırakılıyorlar.
“Bizi alkışlamayın”
Fransa ve İtalya gibi bu salgınla savaşan Belçika’da bir doktorun söyledikleri süreci özetliyor gibi, “Alkışlayan insanların büyük bir kısmı sağlık bütçelerini düşüren geri zekalılara oy veriyor, sağlık harcamalarını birkaç milyar avro düşüren hükümetin Bütçe Bakanı olduğunu unutarak #keepsophie hashtag kampanyası yapıyor. Sözde, hayatlarımızı riske attığımız için korkuyorlar?! Gerekli imkanların olmaması nedeniyle, yetersiz mola ve stresli işleri olan insanlar, enfeksiyondan ölmüyor. Kötü ücretli işleri sebebiyle 10-15-20 yıllık hayat beklentilerini kaybederek ölüyorlar. Bu yüzden alkışlarınız için teşekkür ederim, ancak hastane personeli yıllardır boktan koşullarda çalışıyor ve işlerini olabildiğince iyi yaparak sağlıklarını riske atıyorlar. Bir daha ki sefere sağlık çalışanlarının, sağlık hizmetlerinin yeniden finanse edilmesi için protestolarını gördüğünüzde bizi destekleyin. Ve oy pusulasını, sandığa attığınızda iki kere düşünün!”
Kaynak: Avrupa