Hannover|16.04.2017|Hannover ve çevresindeki her Anti-faşist eylemde; uzun soluklu her örgütlenmede gözler hep Mesut yoldaşı görüyor. Kurum ve içerik (ulusal, cinsel, sınıfsal) farkı gözetmeden her demokratik çalışmaya emeğini katan yoldaş Anayasa Referandumu çalışmasında da yine çaba ve emeği ile öne çıktı. Bizde düşüncelerini öğrenip, sizlerle paylaşalım istedik.
TKM(Tohum Kültür Merkezi)Hannover: Türkiye’de Anayasa değişikliğine ilişkin Referandum oylaması yapılıyor, ne düşünüyorsun? Yoğun emek ve çaban ile dikkat çekiyorsun. Daha motive olması gerekenlerin olmamasını neye bağlıyorsun?
M(Mesut Yoldaş): Referandum oylaması yarın sonuçlanıyor, 16 Nisan günü yarın. Ben HAYIRın kazanacağına inandığım için çalışmaları yürüttüm burda, Niedersachsen ve Hannover bölgesinde. ATIK öncülüğünde. ATIF Hannover olarak sürdürdük çalışmaları. Stantlar açıldı. Neden mi? Güçlü bir çıkış olacağından, teslim almaya ve diz çöktürmelere karşı güçlü karşı bir duruş, HAYIRın kazanacağına inandığım için başta bunu yapıyorum, bu çalışmaları yürütüyorum. Emek.. sonuçta bu emek sadece benim değil, burda çalışmaları arkadaşlarımızla birlikte yapıyoruz, kolektif bir emektir bu. Sadece bir kişiye mal edilemez. Yalnız özellikle HAYIRın çıkması için neden bu kadar çalışma gerektiğine gelirsek. Biz Avrupa’dayız. Türkiye’de olağan üstü hal koşulları var. Olağan üstü hal koşullarında insanlar çabayla çalışmalar yürütüyor ve biz burda Avrupa’da, farklı koşullarda, daha rahat koşullarda bir çalışma yürütüyoruz. Bunun da vermiş olduğu bir rahatlık var tabii, ama tabii isterim ki daha geniş, daha katılımlı, daha örgütlü bir çalışma olsun. Ama nedense bunun belli başlı ayaklarını oturtamıyoruz bir şekilde.
TKM: Kolektif çalışamamanın nedenlerini söyleyebilir misin? İnanarak yapıyorsun daha çok çaba sarf ediyorsun, diğer arkadaşlardan beklenen verimi alamıyorsun….. Neden?
M: Çabamın amacı, örgütlü, ortak bir şeyler yapmak istememden kaynaklı ve de ’’HAYIR’’ın kazanması içindi. Tüm çabam, tüm benliğimle kendimi vermemin nedeni buydu. Yani başkalarının bu anlamda siyasi olarak belirgin olmadıkları için, kafaları netleşmediği için bu referandumu çok ciddiye almadıklarını düşünüyorum, çalışmamalarının nedeni bu. Oysa ki bu oylama çok önemli. Ülkenin geleceğin tek bir adama devredilmesi söz konusu. Darbeden daha kötü koşulların geleceğini, özellikle devrimcilerin ve kürt halkının daha yoğun baskı göreceğini göz önünde bulundurmalıyız. Benim çabam bundandır. Ama isterdim ki tüm geniş halk yığınları, özellikle Avrupa’da çalışmalarını yürüten tüm Demokratik Kitle Örgütleri de dahil tüm aktivistler bu çalışmanın içinde olsun.
TKM: Sürekli bir kolektivizmden söz ediyorsun ama genel olarak yalnız çalışıyorsun. Ya yalnız yürütüyorsun ya da az kişiyle yürütmeye çalışıyorsun. Bu nedenle bir sonra ki çalışmalarda örgütlere söyleyecek bir sözün var mı çalışmalar düzeyinde?
M: Elbette var, yaklaşık 15 senedir Avrupa’dayım, siyasi mülteciyim. Türkiye’de ki çalışmalarda tabii biraz daha farklılıklar vardı. O zamanlar orada daha canla başla, daha coşkuyla çalıştığımızı düşünüyorum. Ama Avrupa’da nedense çok rahat olmasına rağmen nedenini dahi anlamakta zorluk çektiğim şeyler oluyor. Bence mücadeleye bağlılılık ya da yaptığın işe inanacaksın başta. Yoksa verimli olamazsın zaten. Onun için ben inananlarla yapmayı tercih ediyorum. Kazanacağımıza inananlarla. Yenilmişler zaten yenilmiştir. Ama o içimizde ki kazanma umudu olduğu sürece o insanlarla daha canla, başla, daha istekli, coşkuyla çalışıyorsun. Bir komite çalışması olsun, bir semt çalışması olsun. Bu çalışmalarda bulunduğum için örnek veriyorum. Bunu ben özellikle kendi bölgemde ki arkadaşlardan da pratikte görmek istiyorum. Yani yaptığın işe inanarak yaptığın zaman daha farklı bir çalışman oluyor, daha coşkulu, daha kolektif. Bu temelde düşünüyorum. Avrupa’da mücadelenin vermiş olduğu rahatlık da var tabii. Ben böyle düşünüyorum: Biz burda bu koşullarda birşeyler yapabilmemiz önünde bir engel yokken, ülkede ki insanların ne koşullar altında mücadele yürütüyorlar. Yani sadece bir HAYIR çalışması bile yürütürken ne kadar baskı gördüklerini televizyonlarda da kendileri gördükleri için, kendilerine şevk gelmesi gerektiğini düşünüyorum. Buna inanarak yapmaları lazım, o insanlar ne kadar zulüm ve faşist baskı gördüğünü bildikleri için inanmaları lazım. Çünkü hapishaneler doldu taştı, devrimciler içerde, belediye başkanları, eş başkanlar hapiste. Ve biz bunlara kesinlikle seyirci kalamayız burda, gözümüzü kapatamayız. Onun içinde çevremizde ki insanları ben kendi çapımda harekete geçirmemiz gerektiğini düşünüyorum. Yani onlar o bilinci almamış olsalarda onları da yönlendirmemiz gerekiyor, onları da harekete geçirmemiz gerekiyor.
TKM: Seçim sandığında çalışmalar da yürüttün. Bu çalışmaları yürütürken EVET’çiler, HAYIR’cılar ve BOYKOT’cuların yaklaşımını nasıl buldun?
M: Bölgemize Mehdi Eker gelmişti, ona karşı çalışma yürüttük. Burda ki toplantılarını iptal ettirmeye çalıştık, kaldı ki büyük bölümünü başardık. Bir çok yerde burda etkinliği iptal edildi. Yalnız DİTİB Camii’lerin de 150 kişiye ve ordan çıkıp başka Camii’ler de kendi propagandalarını yapabildiler. Ve dikkat ettiğim kadarıyla Camii’lerin önünde Cuma günleri EVET bildirileri dağıtıyorlardı. Onun dışında bu konuda bizde bunlara karşı, aynı şekilde posta kutularına bildiri attık. Stantlar açıldı, değişik Türkiyelilerin yoğun olduğu bölgelerde neden HAYIR olmasına ilişkin, halkın anlayabileceği Almanca, Türkçe ve Kürtçede bildirler dağıtıldı. Pullamalar yapıldı. Onun dışında bölgemizde yine bir miting örgütledik. Bu miting başarılı bir şekilde sonuçlandı. Arkasından „Diz çökmeye ve teslim almaya karşı HAYIR“ adı altında bir panel düzenledik. Onun dışında pazarlarda bildiriler dağıtıldı. Gözlemlediğim kadarıyla halkın yoğun ilgisi vardı. Bir çok kişi EVET olsaydı bildiriyi almayacaktım şeklinde cevap vermesi bizi gururlandırıyordu, onurlandırıyordu. İnsanlar HAYIR çalışmalarını gördükleri zaman hoşlarına gidiyordu, bize karşı reaksiyonları çok iyi idi ve bu bizi daha da motive ediyordu.
Boykot çalışmasından bahsettiniz, boykot çalışmasıyla ilgili bölgemizde hiç bir çalışmamız yoktur. Bizim sadece HAYIR çalışmamız ve karşı tarafın EVET çalışması vardı bölgemizde. Biz yapmamız gerekeni en yüksek ölçüde yapmaya çalışıyoruz, insanlara en geniş kesimlere gidebilmek için. Kolektif çalışma elbette önemli. Önemli olan bölgemizde ki arkadaşların hemen hemen hepsini harekete geçirmemiz gerekiyor. Öncelikle ben çalışmamda, özellikle stant ve benzeri çalışmalarda olsun, o çalışmanın güvenliğini almaya bakıyorum. Ardından bir ekip ayarlıyorum. Buradan da genellikle bir ekip olarak çalıştık.
TKM: HAYIR çıkarsa ne olacak, EVET çıkarsa ne olacak?
M: Referandumun sonunda EVET de çıksa, mücadele devam edecek, daha boyutlu bir şekilde mücadele etmemiz gerekiyor. Sonuçta faşist diktatörlük, tek adam rejimi hakim olacak. O zaman bizi ne bekleyeceğini biliyoruz hepimiz. Diğer tarafta HAYIRın kazandığı an coşkumuz artacaktır. Ama bu demek değildir ki ülkeye bir demokrasi geliyor, hapishanelerde ki devrimciler tahliye oluyor. Mücadele tekrar boyutlu bir şekilde devam edeceğine inanıyorum, ama HAYIR politik olarak faşist devlete bir yenilgi vereceğini düşünüyorum. Bu bile başlı başlına halkımıza şevk vereceğini düşünüyorum.
TKM: Bu çalışmaları yürütürken yani 7 Haziran ve 1 Kasım seçimleri ve bu sene ki Referandum da karşılaştığınız zorluklar oldu mu?
M: Evet, bölgemizde özellikle seçim alanında sürekli teşhir ediliyorduk, fotoğraflarımız çekiliyordu HAYIR çalışmaları yürüttüğümüz için. Avrupa’da olmamıza rağmen bile, burada AKP’nin çalışanları kendilerini sanki Türkiye’de imiş gibi gösterip, direkt dışarıda ki Alman polisini harekete geçirerek bizim kimliğimizi almaya çalışmıştı bir keresinde. Biz de tabii ona engel olduk. Sonuç olarak kendimizi ifade etmeye çalıştık. Şu an da Alman medyasında T. Erdoğan diktatörlüğü çok konuşulduğu için bizde bunu anlatmaya çalıştık. Kimliğimizi aldıkları takdirde MİTin eline geçeceğini ve burada ki HAYIR çalışmalarında kimlerin ne yaptığını öğrenip bilgi alacaklarını anlattık. Sürekli taciz edildik orada. Onun dışında bir arkadaşımız kamerasıyla gelmişti, o da taciz edildi polis tarafından, neden çekiyorsun diye bir sürü sorulara tabi tutuldu. Ben seçim alanındaydım sürekli ve dışarıda ki olumsuzlukları, Anti-demokratik uygulamaları fotoğraflayıp içerde ki sandık görevlisi arkadaşlara bildirdim ki, onlar anında müdahale edebilsinler diye. Bizim de görevimiz buydu. Ama bununla beraber AKP‘nin baskısı da yoğunlaştı. Özellikle araçların içerisinde insanlara EVET paketleri veriyorlardı, biz de bunu teşhir ettik, fotoğrafladık. Artık yapamaz hale geldiler. Yapamaz hale geldikleri zaman da bizi hedef haline getirdiler ve bizi teşhir etmeye çalıştırlar, fotoğraflarımızı çekmeye çalıştılar.
TKM: Bu anlamda Hannover Tohum Kültür Merkezi olarak yaptığın çalışmalar ve desteklerden dolayı kurumumuz adına teşekkür ediyoruz.
M: Bende teşekkür ediyorum. Çalışmamızın sonucunu umarım yarın alacağız. Bugün Türkiye zindanlarında direniş var, açlık grevleri var. 60. gününe ulaştı bu açlık grevleri. Buradan devrimci tutsaklara, orada ki zindan direnişlerine destek vermemiz gerektiğini düşünüyorum. Direnişi selamlıyorum. Hepimize başarılar.
Kaynak: Avrupa