Kandıra Hapishanesi’nde tutuklu bulunan HDP Eşbaşkanı Figen Yüksekdağ’ın yazdığı mektubu haber değeri taşıdığı için olduğu gibi paylaşıyoruz:
“Kandıra Hapishanesi’nden hepinize merhaba. Öncelikle tutuklandığımız günden bu yana demokratik duyarlılık ve dayanışma sergileyen Avrupa’daki siyasi kurumları HDP seçmenlerini saygıyla sevgiyle selamlıyorum. Özellikle seçilmiş kadın siyasetçilerin hapsedilmesine kadın dayanışması ve direnişi ruhuyla tepki veren bütün kadınlara, kadın örgütlerine ve Sosyalist Kadınlar Birliği’ne içten teşekkürlerimi iletiyorum.
4 Kasım 2016’da gözaltına alınıp tutuklanmamız üzerinden yaklaşık sekiz ay geçti. Bu süre içerisinde HDP’nin 10 milletvekili tutuklandı ve halen eşbaşkanlarla birlikte 11 milletvekili tutuklu bulunuyor. Siyaset yapan ve düşünce ifade edenlerin hapse atılması halk tarafından seçilen meşru temsilcilerin cezalandırılması, AKP -Erdoğan rejiminin yönetme tarzına dönüştü.
Belediye eşbaşkanların tutuklanarak yerlerine kayyum atanması ile başlayan siyasi iradeyi gasp etme operasyonu, milletvekilleri ile devam etti. Halkın seçme ve seçilme hürriyetine yapılan bu saldırı, kadınların günlük yaşam ve siyasetteki temel haklarını da vurdu. Bugün tutuklu belediye eşbaşkanların yarısı tutuklu parlamenterlerinden yarısından fazlasından kadın. Tek başına bu tablo bile çok önemli bir şey söylüyor. Bütün otoriter antidemokratik rejimlerde olduğu gibi Türkiye de rejim kadını öncelikle hedef olarak görüyor. Aynı zamanda baskıcı, savaş ve çatışma odaklı yönetim tarzının sonuçlarını siyasal, ekonomik, sosyal tüm alanlarda kadınlar göğüslemek zorunda kalıyor. Benim hikayemde bu büyük ağır saldırı tablosunun bir parçası. Cinsiyetçi, tekçi, totaliter bir iktidarın karşısına eşbaşkan olarak çıkma cüretini göstermek kadınların siyasette eşit temsil hakkını sembolize etmek, saldırıya uğramak için yeterli bir neden. Ülkemde yüzlerce kadın siyasetteki erkek tekeline ve şoven faşizan erke karşı çıktığı için cezalandırılıyor. Aynı zamanda bizleri seçen, parlamentoya yerel yönetimlere gönderen seçmenlerimiz ve milyonlarca kadında cezalandırılıyor.
Son olarak partimin biri ben olmak üzere iki kadın siyasetçinin milletvekilliği düşürüldü. Yaptığımız konuşmalar nedeniyle verilen sözde cezalar, bağımlı ve güdümlü yargı darbesine dönüşmüş mahkemelerin iktidar kontrolüne girdiğini açık örneği olmuştur. Türkiye’de yargı kurumların yasama dokunulmazlığı olan vekiller hakkında siyasi kararlar vermek ve iktidar lehine muhalefeti etkisizleştirmek için çalışıyor ne yazık ki. Seçmenlerin görev verdiği temsilciler, iktidar yargısıyla hapse atılıyor, temsiliyeti gasp ediliyor. Benim hakkımda sonradan darbeci Gülenci olduğu gerekçesiyle görevden alınan mahkemenin verdiği propaganda cezası sadece bir parlamenter için değil tüm yurttaşlar için tehdit ve baskı aracıdır. Adeta her söz ve düşünce terör propagandası sayılıyor ve Türkiye muhalif düşünceyi suç sayan utanç verici bir ceza yasasıyla yönetiliyor. Bugün ifade özgürlüğün kullanmak istediği ve iktidar gibi düşünmediği için binlerce insan “terör propagandası yapma” suçlamasıyla yargılanıyor, tutuklanıyor. Görevi, düşünceyi ifade etmek olan siyasetçilerde benim gibi hem hapsediyor hem de siyasi hak ve görevlerinden men ediliyor. Bu koşullarda Türkiye’de demokrasi için mücadele etmek zor. Kadınlar için iki kat daha zor. Ama ülkemizde kadın özgürlük mücadelesi nice büyük zorlukları erkek egemen barikatları aşarak bugüne geldi. Pes etmeye niyetimiz yok. Türkiye gibi ataerkil, şoven siyasetin kadınlara bütün kapıları kapattığı bir ülkede kadınlar direne direne bu kapıları açtı. HDP ile kadınlar siyaset ve temsiliyette eşitlik, eşbaşkanlık, parlamento kadın grubu gibi hakları kazandılar.
Şimdi bütün bu kazanımları yok etmek isteyen iktidarın topyekûn saldırısıyla karşı karşıyayız. Kadınlar evde, sokakta, yerel yönetimlerde, muhalif siyasi parti ve kadın örgütlerinde, parlamentoda hedef alınıyor, şiddete uğruyor. Bu ağır koşullar içerisinde kazanımlarımızı korumak ve kadınların tüm yaşam alanlarında haklarını savunmak için mücadeleyi büyütmek zorundayız. Bu bir hak, kimlik ve gelecek mücadelesidir. Direnerek kazandıklarımızı direnerek savunma kadın kurtuluşu amacını kazanması için umut ve cesaret olma mücadelesidir. Bizler Kürt, Türk, her ulustan inançtan seçilmiş kadınlar olarak, bu mücadeledeki yerimiz, görevimiz ve inancımızdan bir an olsun şüphe etmedik, kararsızlığa düşmedik. Şimdi dünyanın sınır tanımayan kadınları ve demokrasi güçleri ile birlikte sesimize, sözümüze, temsiliyetimize özgürlük için el ele vereceğimize inanıyoruz.
Tutuklu kadın siyasetçiler ve tüm siyasi tutuklular özgür olmadan, görevlerinin başına dönmeden Türkiye’de hukuktan, bağımsız yargıdan, normallikten, kadınların yaşam ve hak güvencesinden söz edilemez. Ülkemizde politik özgürlüklerin kazanılması, ifade, gösteri, örgütlenme haklarının güvenceye alınması için de kadınların en önde olduğu bir mücadele vermeye kararlıyız.
Bu mücadele de bizlerle dayanışma içerisine olan bütün dostlarımızı, kadın yoldaşlarımızı, kurum ve partileri selamlıyor dayanışmayı büyütmeye çağırıyorum. Son bulunduğum hapishanedeki siyasetçilerin, o cesur aydınlanmış, ilham verici kadınların selamlarını iletiyorum sizlere. Demokratik, özgür, barışçıl bir ortamda görüşmek üzere.
Figen Yüksekdağ HDP Eşbaşkanı
Kandıra 1 No’lu F Tipi Hapishanesi
A5-14 KOCAELİ“
Kaynak: Avrupa