Sağcı Muhafazakar ÖVP (Avusturya Halk Partisi) ile faşist parti FPÖ (Avusturya Özgürlük Partisi) birlikte oluşturdular.
Wien |07.01.2018| Avusturya’da 15 Ekim2017 tarihinde yapılan Merkezi Parlemento seçimlerinden çıkan sonuçlar ile sağcı muhafazakar parti ÖVP eski dişişleri bakanı Sabstian Kurz önderliğinde birinci çıktı. Seçim kampanyasında işçi sınıfına yönelik çıkışları kapitalistlerin en iyi uşağı olmaya aday olacığının mesajlarını veriyordu. Yine mülteci ve göçmenlere yönelik politikalarında ırkçılıkta kendine yakın olan faşist parti ile hükümet kurmak istediğinin mesajını vermişti. Genel seçimler özellikle emperyalist – kapitalist devletlerin, kitlelere düzen içi parlementarist propaganda ve vaadlerini en yoğun şekilde sürdürdüğü dönemlerdir. Aynı zamanda emperyalist – kapitalist ülkelerdeki burjuvazinin, devlet ve onu temsil eden sınıfın araçları ve iktidar gücüyle işçi – emekçilere ve genel olarak kitlelere dönük olarak ezen sınıfların propagandasını ve politikasını yürüttüğü en yoğun süreçtir.
15 Ekim de yapılan parlamento seçimlerinde toplam %57 oy alan iki parti ÖVP (Avusturza Halk Partisi) ile faşist parti FPÖ (Avusturya Özgürlük Partisi), hükümeti 18 aralık 2017 tarihinde kurdular. Kurulan hükümette içişleri ve savunma bakanlıkları başta olmakla beraber kilit bakanlıklar faşist partinin elinde. Avusturya’da bundan böyle tüm silahlı kuvvetlerin, ordu ve polis gücünün ve de istibarat teşkilatının faşist partinin kadroları tarafından yönetilecek.
Hükümet programında sınıfa yönelik yoğun saldırılar yer alıyor. Mültecilere ve göçmenlere yönelikde saldırılar içermekte. Bu saldırlarda öne çıkan başlıkar ise.
>12 saatlik işgünün ve 60 saatlik bir haftanın başlaması ve iş güvencesinin kısmen azaltılması ile işçilerin dinlenme sürelerini 11 den 8 saat düşürülmesi.
> Hesaplama dönemlerinin uzatılması (içinde zamanlamaları daha esnek hale getirebilir ve fazla mesai ve fazla mesai ek ücetin kaldırılması gündeme gelebilir).
> Yüksey düzeyde olan toplu sözleşmeleri (KV) zayıflatmak ve sendikaları ortadan kaldırmak, iş temsilcilikleri ve çalışanlara büyük baskılar uygulamak için bunlarla ilgili sözleşmeleri başka kuruluşlara taşımak veya birleştirmek.
>İşçi temsilciliklerinin birleşimi ve böylece „işçilerin birleştirilmiş bir kavramı“ nın hukuki aracı üzerindeki iş konseylerinin büyük çapta azaltılması (temel olarak hakların eşitlenmesinden son derece haklarının kısıtlanması): „İşçi temsilciliklerinin aynı düzeye çekilmesi“
> Gençlik konseylerinin değiştirilmeden kaldırılması (ve böylece çıraklar için kendine özgü temsil olmaması).
> İşçi Odalarının (AK)’in bütçesinin kısıtlanması (AK-ek ücretin düşürülmesi) yoluyla işçi odalarına cepheden saldırılması ve direkt talimatlara bağlanması.
> Sosyal ve Sağlık alanında bütçe kısıtlamaları , vergi oranını (şu anki% 43’ten) % 40’a „doğru“ düşürerek, sosyal ve sağlık alanında 12-14 milyar euro tasaruf edilmesi planlanıyor.
> Öte yandan, sosyal yardımlar ağı keskin kesimlerle azaltılacak. Sosyal yardım alanlar üzerinde yoğunlaşan bir baskı oluşturulacak.
> Emeklilik yaşının daha da arttırılması ve erken emeklilik yani hastalıktan dolayı malulen emekliliğin zorlaştırılması planlanlanıyor. Diğer taraftan otomatik emeklilik saldırısı gündemdedir (emeklilik yaşının ömür boyu otomatik olarak bağlanması emeklilik yaşı insanların nekadar yaşadığına bağlanması. Ne kadar uzun yaşarsanız o kadar geç emekli olursunuz).
> Yine, 1. Koalisyon döneminde ki hükümet programında esnaf ve işverenlerden alına Kurumlar vergisi (KöSt) % 34’ten % 25’e düşürülen kurumlar vergisinin ciddi oranda azaltılması ya da elde edilen kârlar ile % 12.5’e düşürülmesi ya da derhal geri çekilmemiş kârlar üzerine kaldırılması (maliyeti en az 4 milyar € )
> Şirketler, sanayi ve sermaye için diğer vergi kredilerinin verilmesi
> „İşçi aylıklarının yan masrafları“ olarak bilinen iş verenin ödemesi gereken (sosyal) ücret bileşeni giderlerin „önemli ölçüde azaltılması: kaza sigortasına işveren tarafından yatırılan meblaların büyük ölçüde azaltılması.
> Eğitim politikasının ters odaklı yeniden düzenlenmek istenmesi: eğitimde taş devri yöntemlerinin yeniden uygulanması (küçük çocuklar için not düzenlenmesi, çocukların diğer anadilleri konuşanlar ile ayrıştırlması) ve kapsamalı okula yönelik gelişimin durdurulması.
> Üniversitelerde öğrenim harçlarının tekrardan tedavile konulması, öğrenci temsilcilerine yönelik erişim kısıtlamaları, yapılandırma reformu (kapatma dahil), muazzam yaptırım ve kontrol mümkünatının sağlanması ve „genel yetkilerin“ budanması türünden saldırılar
> „İş bulma Kurumunda (Arbeitsamt)“ İşsizlik parasının orantılı olarak azaltılması (fayda süresi ile azalma) ve makullük hükümlerinin sert biçimde sıkılaştırılması.
> Asgari gelirde ciddi kısıtlamalar, hizmet yardımına doğru geniş tabanlı dönüşüm ve bunların üst sınırı. Belirlenen üst sınır aşan bir geliriniz varsa yardım alamıyacaksınız.
> İşçilerin, Çalışanların korunmasının budanması („düzenleyici yükün azaltılması“) ve Kontrolden hizmet tesisine dönüştürülmesi yoluyla İş Müfettişliği’ni zayıflatma – gerektiğinde Ekonomi İşleri Bakanlığı’nın uzantısı haline getirmek
> Tüm vatandaşların göz hapsine alınarak denetlenmesinin (Federal Cumhuriyetin Truvalıları vasıtasıyla verilerin tutulması için) sıkı bir şekilde genişlemesinin yanı sıra, yerli ve yabancı istihbarat ve istihbarat hizmetleri arasındaki „veri alışverişi“ nin artarak yoğunlaştırılması. Ek olarak: polisin yetkilerinin artırılması.
> vergi tasarrufunu azaltıcı özelliği olmayan „Family Bonus Plus“ uygulaması yoluyla çok kazananlara alan açmak..
> Anayasa’ya bir kemer sıkma politikası olan „borç freni“ politikasını eklemek.
> İşçi Odaları (AK) içinde yer alan Tüketici Bilgilendirme Derneği (VKI) hükümetin gözetiminde alınması ve AK’nın yerine Hükümetin bu derneğin dümenini başına geçmesi.
> Askeri ve savunma harcamalarının artırılması (şu an % 0,65 / Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’da % 2’ye çıkarılması, Maliyeti: en az 4 milyar auro) ve AB askeri paktı (PESCO, FRONTEX, …), yanı sıra NATO BİO (Barış İçin Ortaklık) kapsamındaki uluslararası askeri operasyonların kapasitesinin arttırılması.
> Uluslararası serbest ticaret antlaşması olan CETA & Co’nun (JEFTA, TiSA vb.) „Onaylanması ve uygulanması“
Mülteciler yönelik saldılar:
Avrupa’ya yönelik mülteci akımını ve Avusturya’daki faşizan ve anti islam politikalarıyla öne çıkan FPÖ bu alanda kendisini hissettiriyor. Program, madde madde mültecilerin hareket imkanlarının ve haklarının nasıl kısıtlanacağını ele alıyor.
- Avusturya’ya iltica başvurusu yapan mültecilerin cep telefonlarına ve üzerindeki paralara el konulacak. El konulan paraların, mültecilerin daha sonraki harcamları için kullanılacağı idda ediliyor.
- Telefonlarında ise bu tarihe kadar kimlerle görüştüğü araştırılacak. Yasa dışı örgütlerle ilişkileri denetlenecek. (Nekadar İslam örgütleri diye bağırsalarda esas aldıkları Devrimci Kominist örgütlerle ilişkinmeleri)
- Mültecilere aypılan parasal yardımlar iyiden iyiye azaltılacak. Mültecilerin sadece aylık 300 € civarında bir yardımda bulunacaklardır. Mültecilere para yerine gıda ve giysi yardımı yapılacaktır.
- Mülteci akımının durdurulması ve azaltılması için önlemler alıncak, sınırlarda denetimler güçlendirilecek.
- Polis teşkilatı derhal takviye edilecek ve 2.300 yeni polis memuru alıncak. Güvenlik güçlerinin ‘’Siyasal İslama ve teröre karşı’’ daha iyi mücadele edebilmesinin yolları aranacak.
18 Aralık 2017 günü yemin töreniyle göreve başlayan ve faşist partinin iktidara ortağı olduğu bu Hükümet’e karşı Avusturya genelinde geniş protestolar yapıldı. Innsbruck’tan Viyana’ya kadar binlerce işçi emekçi, DKÖ ve Sendikalar tepkilerini dile detirdiler. Temel sloganlarından biride “Biz bu tür iktidarları tarihten biliyoruz!” oldu.
Faşizm finans kapitalin en reaksiyoner, en şövenist ve en emperialist unsurlarının açık terörcü diktatörlüğüdür. Faşizmin iktidara gelmesi egemen burjuvazinin olağan metodlarla yönetmesinin tıkanması ve emperialistlerin egemenlerin istediği şekilde yönetmede tıkandıklarında gündeme gelir. Bu Avrupa’da burjuva demokratik devrimlerini geride bırakmış ülkelede hükümet olarak yani seçilerek iktidara gelir. Yarı feordal sömürge ülkelerde ise bir devlet biçimi olarak ortaya çıkar vede baskıları katliamlarını Türkiye örneğinde olduğu gibi devam ettirir.
Bugün bu oluşan yeni Hükümet ile beraber, işçi sınıfı içinde en geniş bir şekilde örgütlenme mecburiyeti, Avusturya’da yaşayan göçmen işçi ve emekçi olan bizlere kendisini daha fazla dayatmaktadır. Faşizme karşı mücadelenin sınıf kardeşliğiyle mümkün olacağı kanatındayız.
Kaynak: Avrupa