DÜSSELDORF |27.11.2017| Avrupa Türkiyeli İşçiler Konfederasyonu, Yeni Demokratik gençlik ve Yeni Kadın’ın da aralarında bulunduğu 43 demokratik kurum tarafından ortak bir açıklama yapıldı. Açıklamayı öneminden kaynaklı olduğu gibi yayınlıyoruz.
„EDI BESE – TEMEL HAKLARIMIZI BİRLİKTE SAVUNALIM!
Alman devletinin Türk devleti ile olan ilişkilerine bağlı olarak Kürt kurumlarına, devrimci, demokratik göçmen kurumlarına yönelik geliştirdiği miting ve festivallerinde bayrak, sembol, içecek ve yiyecek yasakları, temel insan hak ve özgürlüklerinden yana olan hiçbir kurum ve kişi tarafından kabul edilemez. Demokratik hak ve özgürlükleri yok sayan bu devlet anlayışı ve saldırıları, antidemokratik, ırkçı ve faşist zihniyetin gelişmesine hizmet etmektedir. AfD gibi göçmen karşıtı, ırkçı ve faşist güçlerin Almanya parlamentosuna girmesi bu yüzden bir tesadüf değildir.
Özgürlük ve demokrasi güçlerini hedefleyen Almanya hükümetinin bu yasakçı ve saldırı politikası, özgürlükten, demokrasiden ve insan haklarından yana olan bizlerin, bir yandan Türkiye’deki faşist iktidar ve onun halklarımız üzerindeki zulmüne karşı mücadele ederken, diğer yandan Alman devletinin Türk devleti ile ekonomik, askeri ve siyasi kirli çıkar ilişkilerine dayalı olarak uyguladığı yasaklara ve baskılara karşı Almanya’da da demokrasi mücadelesi vermemizi gerekli kılmaktadır.
Türkiye’de saray darbesiyle tüm yetkileri kendinde toplayan ve diktatörlüğünü ilan eden Erdoğan faşizmi, 7 Haziran 2015 seçim sonuçlarını tanımayarak, HDP’ye, Kürtlere, demokratik ve sosyalist tüm muhalif güçlere karşı yeniden kirli bir savaş başlattı. Temmuz 2016’dan bu yana ise, OHAL ve KHK’lerle ülkeyi yarı açık bir cezaevine dönüştürdü.
Demokrasi, insan hakları, kadın erkek eşitliği, barış, iş, ekmek, özgürlük gibi demokratik talebi olan herkes hapislere doldurulmaktadır. Faşizme biat etmeyip onun işlediği suçları onaylamayan herkes potansiyel suçlu olarak görülmektedir. HDP Eş Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş, milletvekilleri, onlarca belediye eş başkanları da dahil, politik faaliyetinden dolayı on binlerce muhalif işçi, emekçi, öğrenci, akademisyen, gazeteci, yazar, sanatçı, avukat adeta rehin alınmış durumdadır.
Faşizme boyun eğmeyen herkesin ‘terörizme destek, terör örgütüne üye olmak’ vb. suçlamalarla hapislere doldurulduğu Türkiye’de, en asgari hukuk normları bile rafa kaldırılmış, mahkemeler, diktatörün emrini yerine getiren araçlara dönüşmüştür.
Sokaktaki her türlü demokratik gösterinin polis şiddetine maruz kaldığı, kitlesel gözaltı ve tutuklamaların sürdüğü, işkencenin yaygınlaştığı bir ortamda, aynı zamanda ve daha da ürkütücü bir şekilde kadına yönelik saldırılar ve katliamlar, cinsel taciz ve tecavüzlerde inanılmaz düzeyde artışlar yaşanmaktadır.
Kürt Halk önderi Abdullah Öcalan 19 yıldan bu yana İmralı adasında dünyada eşi benzeri görülmemiş bir izolasyon sistemi içinde tutulmakta olup, son 1,5 yıldır ise hiç kimse ile görüştürülmeyerek ağırlaştırılmış bir tecride tabii tutulmaktadır. Bu insanlık dışı sistemde hiçbir hukuki, insani kural söz konusu değildir. Buna rağmen Sn. Öcalan bu koşul ve şartlar altında her zaman halkların birliğini, barışı, demokrasi ve özgürlüğü savundu.
Tutsakların siyasi iradesini teslim almaya ve kimliğinden koparmaya yönelik insanlık dışı uygulamalar, hapishanelerdeki tek tip elbise dayatması, işkenceler ve tecrit, faşizmin devrimci ve muhalif tutsakları rehin alma politikasıdır. Zindanlardaki direniş, Türkiye halklarının özgürlük mücadelesine giden yolda en büyük odaklardan biri olacaktır.
Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın 1 yılı geride bırakan onurlu direnişleri, 250 günü aşan açlık grevleri, Ankara’da her gün polis saldırısı ve gözaltılara rağmen süren Yüksel Direnişi, OHAL kararnameleriyle işinden atılanların hak alma mücadelesini güçlendirmektedir.
Faşist Erdoğan’ın Türkiye ve Kürdistan’da yaşayan farklı kimlik, kültür ve inançtan halklarımıza karşı yürüttüğü savaş, Kürt halkına karşı ordusuyla, polisiyle, özel timiyle, savaş uçaklarıyla ve zırhlı araçlarıyla yağdırdığı bombalar ve yaptığı katliamlar, Almanya devletinin desteğiyle yapılmaktadır.
Erdoğan’ın Suriye ve Irak’ta DAİŞ’e karşı en etkin mücadele yürüten Kürtlere dönük faşist uygulamaları, soykırım politikaları, Rojava ve Şengal’e yönelik saldırı ve işgal çabaları, PYD, YPG, YPJ düşmanlığı, Ortadoğu’daki tüm halkları tehdit etmektedir.
Diktatör Erdoğan’ın Almanya’ya taşırdığı gerilim, halkları ayrıştırma ve düşmanlaştırma politikası, bugün Merkel iktidarından büyük bir destek bulmaktadır. 6 bin MİT elemanının Almanya’daki faaliyetine, DAİŞ’in Erdoğan diktatörlüğünün desteği ile gerçekleştirdiği ve Avrupa’ya da taşıdığı katliamlara, Erdoğan’ın kolu olarak çalışan DİTİB gibi kuruluşlara göz yumarak destek sunan Almanya devleti, faşizme karşı mücadele yürüten Kürtlere ve devrimci, demokratik göçmen kurumlarına yönelik ise kapsamlı bir yasaklar, tutuklamalar ve kriminalizasyon politikası izlemektedir. Kürt halkı ve kurumları, Türkiyeli, Kürdistanlı ve Almanya’daki diğer devrimci, demokratik örgütlenmeler, talep, çalışma ve etkinlikleriyle bulundukları toplumsal gerçekliğin demokratik ve özgürlükçü yüzü olmuşlardır. Merkel Hükümetinin bu durumu tersine çevirerek, bu kesimleri kriliminalize etme çabası hiçbir şekilde sonuç almayacaktır. Tam tersine demokrasi, hak ve özgürlükleri savunma mücadelemizdeki kararlılığımızı daha da büyütmüştür.
1993’ten beri süren PKK yasağının, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan resimlerinin, Kürt bayrak ve sembollerinin yasaklanmasının hiçbir meşru ve haklı zemini yoktur. Bu yasaklara DAİŞ’e karşı savaşan ve bütün dünyanın haklı takdirini almış olan PYD, YPG, YPJ bayraklarının da eklenmesi, Erdoğan diktatörlüğüne ve DAİŞ’e sunulan desteğin yeni bir boyutudur. Bu yasaklamalarla diktatör Erdoğan’ın Kürt karşıtlığı politikaları Almanya`da hayata geçirilerek AKP-MHP’nin faşist politikalarına ortak olunmaktadır.
Köln’de Eylül ayında düzenlenen Uluslararası Kürt Kültür Festivali’nde ve 4 Kasım Düsseldorf yürüyüş ve mitinginde getirilen bayrak taşıma, yiyecek, içecek, kitap, cd satış yasakları, Almanya’da demokratik hak ve özgürlüklerin ayaklar altına alınmasının yeni bir örneğidir. Kürtleri, demokratik kitle örgütlerini cezalandırma çabası olan bu saldırıların karşılığını ve Erdoğan-Merkel işbirliğini, Alman silah tekeli Rheinmetall’in Türk devletiyle yaptığı 7 milyar Euro değerindeki tank üretimi anlaşmasıyla özetlemek mümkündür.
Aşağıda imzası olan demokratik kurumlar, partiler ve örgütler olarak;
Türkiye’nin içinden geçtiği bu karanlık süreçte, bütün baskılara ve zulme rağmen, faşizme boyun eğmeyen, özgürlük ve adalet mücadelesi yürüten demokrasi güçlerini sahiplenmeye devam edeceğiz.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ve tüm politik tutsakların serbest bırakılmasını talep ediyor ve bunun mücadelesini her koşulda yürütmeye devam edeceğiz. Türkiye hapishanelerinde tutsaklara dayatılan tek tip elbiseye karşı tutsakların mücadelesini destekliyoruz.
DAİŞ barbarlığına karşı, halkların özgürlük ve eşitlik temelinde birlikte yaşamı için Demokratik Suriye Güçleri içinde mücadele eden PYD, YPG ve YPJ ile dayanışmamızı sürdüreceğiz.
Faşist Erdoğan diktatörlüğüne askeri, ekonomik ve siyasi destek sunan Almanya Hükümet politikasına, Erdoğan-Merkel işbirliğine, tekeller arasındaki işbirliğine karşı halkların enternasyonal dayanışmasını ve mücadelesini büyüteceğiz.
Almanya’da temel demokratik haklarımız olan yürüyüş ve mitinglerimize, düşünce ve fikir açıklama hakkımıza yönelik getirilen yasakları ve saldırıları kabul etmiyoruz. Yeme, içme gibi insani, kitap, müzik gibi kültürel ihtiyaçlarımızın, bayrak, pankart, resim, döviz, slogan gibi siyasi fikirlerimizi ifade etmemiz önündeki yasakları ve engelleri birlikte mücadelemizle aşacağız.
Temel insan haklarından, demokrasi ve özgürlükten yana olan tüm antifaşist, demokratik kurum ve kuruluşları birlikte mücadeleye çağırıyoruz.
KAMPANYAYI YÜRÜTECEK KURUM VE ORGANIZASYONLAR
- KCDK-E / Avrupa Demokratik Kürdistanlılar Toplum Kongresi
- AvEG-KON/ Avrupa Ezilen Göçmenler Konfederasyonu
- TJK-E/ Avrupa Kürt Kadın Hareketi
- ATİK/ Avrupa Türkiyeli İsçiler Konfederasyonu
- NAV-DEM / Demokratik Kürdistanlılar Toplum Merkezi
- HDK-A (Halkların Demokratik Kongresi – Avrupa)
- BAF (Savaşa ve Diktatörlüğe Karşı Avrupa Barış Formu)
- ADHK / Avrupa Demokratik Haklar Konfederasyonu
- Yeni Kadın
- YDG / Yeni Demokratik Gençlik
- SKB / Sosyalist Kadınlar Birliği
- YS / Young Struggle
- Yaşanacak Dünya
- MDDK / Mezopotamya Halk Kongresi (Asuriler)
- FEDA / Demokratik Aleviler Federasyonu
- ADEF (Avrupa Demokratik Dersim Birlikleri Federasyonu)
- Ciwanen ve Jinen Ciwanen Azad
- SYKP / Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi
- TAJE-E/ Tevgera Jinen Ezidiye Ewurpaye
- FDG / (Avrupa Dersim Dernekler Federasyonu)
- CİK / Kürdistan İslam Topluluğu
- NAV-YEK / Avrupa Ezidi Dernekleri
- Yeşil Sol Parti
- Devrimci Parti Avrupa
- ISKU
- YXK (Kürdistan Öğrenciler Birliği)
- KOMEW (Kayıp ve Mağdur Aileleri)
- Şengal Ezidi Meclisi Dervaye Welat
- Avrupa Maraş İnisiyatifi
- Avrupa Kürecikler İnisiyatifi
- Dersimi Yeniden İnşa
- Düsseldorf für Kürdistan
- IL- Interventionistische Linke
- FIDEF (Federal Almanya Isci Dernekler Federasyonu)
- TATORT – KURDISTAN
- AKKUSTAN
- KV Die Linke Düsseldorf
- NRW Landesverband Die Linke
- PYD -Avrupa
- Zagros Platformu
- PEKAN / İç Anadolu Kürtleri Platformu
- NOR-ZARTOK
- Tutsakların Sesi Platformu
- Kurdistan-Solidaritätskomitee Berlin
- MLPD (Marxistisch-Leninistische Partei Deutschlands)
- AZADI e.V
- CENI e.V (Kürt kadin baris bürosu)
- Mezopotamya Özgürluk Partisi ( Asuriler)
- Avrupa Sürgünler Meclisi
- Avrupa Karadeniz Platformu“
Kaynak: Avrupa