Avusturya’da 29 Eylül Pazar günü yapılacak erken genel Seçimde,
Irkçılığa ve Ayrımcılığa Karşı, Eşit Haklar Mücadelesini Geliştirelim!
Avusturya’da ÖVP/FPÖ ortak koalisyonu, Mayıs ayında basına ve kamuoyuna yansıyan 6 dakikalık skandal İbiza görüntülerinden sonra sonlandırıldı. Muhavazakar ve aşırı sağcı/Irkçı ÖVP/FPÖ hükümetinin sonuna getiren bu skandal görüntüler, aynı zamanda Avusturya’daki egemen klikler arasında yaşanan iç çelişkilerin ve çatışmaların da bir görüntüsüydü. Aşırı sağcı, Irkçı ve faşist FPÖ kuruluşundan beri, insanların ‘’milli ve geleneksel’’ duygularını hep istismar ederek, kendisinin mevcut sistem partileri içerisinden en “temizleri” veya en dürüstleri olduklarını, ayrıca sürekli ‘’Yerli, Milli, Anavatan, Önce Avusturyalılar gibi’’ kullandıkları ayrımcı ve Irkçı söylemeleri, bu görüntülerden sonra Avusturya halkında ve kamuoyunda kendilerinin ve temsil ettikleri kliğin ne kadar da kirli ve yoz ilişkilere sahip olduklarını ortaya koymuş oldular.
Avusturya’daki mevcut hükümet, Mali Sermayenin Çıkarlarını Temsil Ediyor(du)!
Avusturya’da 2017 seçimlerinden sonra uzun görüşmeler ve pazarlıklar sonucu kurulun, ve mali sermaynin temsilcisi olan, sağcı muhafazakâr ÖVP ile ırkçı faşist parti FPÖ hükümetinin programı esasen, sermayenin çıkarlarını ve somut taleplerini gerçekleştirmek üzerine şekillenmişti. Bu şekillenişin sonucu olarak en başta sosyal hak gasplarına (İşsizlik, mağduriyet, Aile yardımları ve Emeklilik paralarını kısarak) olmak üzere, sığınmacılara, göçmenlere genel olarak ise, işçi sınıfına yönelik yoğun saldırlar içeren bir hükümet programı oluşturdular.
Bir çok hak gaspının yaşandığı bu hükümet programında, bariz bir şekilde öne çıkan bir kaç örnek sosyal yıkım ve hak gaspları planlaması aşağıda sıralanmaktadır:
- 12 Saatlik iş günü, 60 saatlik haftalık iş saati yasallaştırıldı.
- 20.000 yasası kaldırıldı. ( bu yasa, 50 yaş üstü işsizlerin iş bulabilmesi için esnafa teşvik verilerek, 50 yaş üstü işsize iş bulmasını sağlıyordu). Bu yasa sayesinde uzun süreli iş bulamayan 4.000’den fazla 50 yaş üstü işsize iş bulunmuştu.
- Bu hükümet, Avusturya’da iç faşistleşmeyi yoğun bir şekilde örgütlemeye çalıştı ve bürokrasiye faşist kadrolar yerleştirdi.
- Polis yetkilerini arttıran yeni güvenlik ve anti-terör yasaları çıkartılarak, insanların demokratik mücadele alanlarının daraltılması ve sempol yasaklarının getirilmesi gibi, v.b.
- Çek, Slovak, Polonyalı ve Bulgar göçmen emekçilerin çocukları Avusturya dışında yaşadıkları için çocuk paraları % 40 kesildi.
- Sığınmacı ve İlticacılara yönelik ciddi hak kıstlamaları getirilerek, İltica başvuru merkezleri yerini, toplama kampları, geri gönderme ve yurt dışı etme merkezlerine dönüştürüldüler.
Genelde İşçi ve emekçilere yönelik olarak uygulanan bu saldırıların, en yoğunlaşmış şekli ise, esasen göçmenlerin temel haklarına yönelik yoğunlaştığı bir süreç olmuştur bu dönem. İşsizlik paralarının kısaltıldığı, Emekliler, uzun süreli iş bulamayan ve acil yardıma muhtaç (Notstandhilfe) alanların ücretlerinden kısıtlamalara gidildi.
29 Eylül Pazar günü yapılacak erken genel seçimlerde, 9 Eyalette toplam olarak 6.410.602 seçmen, 15 liste için oy kullanacaktır. Avusturya nüfusunun 8,5 milyon olması ve bu kadar çok seçmenin ortaya çıkması, Avusturya’da üç dönemdir 16 yaşını bitiren herkesin seçme hakkının olmasında kaynaklıdır. Alınan bu önlemin esas amacı ise, Avusturya burjuvazisine ve bu sistemin politikacılarına karşı halkın geniş tabanında seçimlere katılma oranının düşmesinden ve oluşan güvensizlikten kaynaklanan bir durumdur. Kitlelerin oy kullanmaya ilgi duymamasından dolayı, katılımı yüksek tutmak ve kapitalist sistemin devamlılığını sürdürmesi için özellikle de, alttan gelen gençlik kitlesini sisteme endeslemek, ırkçı faşist ve aşırı sağcı partilere oy vermesini engellemek için yapılan yasal bir değişikliktir. Bu seçimlerde ilginç olan bir diğer unsur ise, Avusturyada toplam seçmenlerin %23’ünün göçmen kökenli olmalarıdır.
Seçimlere Yönelik Tavrımız!
Öncelikle şunu belirtmeliyiz ki, parlamento seçimleri esasen emperyalist – kapitalist sistemin ve devletlerin, kendi iktidarlarını pekiştirmek, kitleleri Parlementer düzen içerisinde tutmak, ‘’demokrasi’’ adına sömürü ve baskı politikalarının propagandasını yaparak seçimlerin meşruluğunu kitlelere kabul ettirmektir. Ve yine aynı zamanda seçimler, ‘’eğer ciddi bir halk muhalefeti yoksa’’ onu temsil eden sınıfın iktidar gücünü kullanarak, işçi ve emekçilere yönelik bilinç bulanıklığı yaratarak, kafa karışıklığı, teslim alma ve kısmi ekonomik talepleri karşılayarak kendi iktidarlarını yeniden güçlendirme çabalarıdır.
Bu anlamda, seçim dönemleri kitlelerin politikaya ve politik gelişmelere en çok ilgi duyduğu dönemlerdir. Avusturya’da da kapitalist toplum modelinin ve ilişkilerinin bir yansıması olarak da, kitleler nicel olarak (esaslı olmasa dahi) gündelik siyasal gelişmelere partilerin açıklamalarına, söylemlerine ve hatta reklam, Afiş, ve günümüzde sanal medya üzerinde yapılan propagandalara kendilerini kaptırabilir ve beklenti içerisinde olabilirler.
Emperyalist Kapitalist sistem sömürüsünün sınıfa, ezilen halklara yönelik saldırılarının yoğunlaştığı her dönemde olduğu gibi, esas çalışmalarımız seçim dönemlerinde de, açık bir biçimde mevcut sistemin teşhirini yapmak, kapitalist sisteme karşı sınıf mücadelesini geliştirmek olmalıdır. Avusturyada da Parlamentar siyasetin en açık biçimi olan bu seçim döneminde de genel duruşumuz, işçi ve emekçilere emperyalist-kapitalist sistemin eleştirisini yaparak, kitleleri sınıf mücadelesine yaklaştırmak ve kanalize etmek üzerine kuruludur. Bu seçimlerde ulaşmak istediğimiz başka bir hedef ise, bir yandan sistemin teşhirine dönük anti-emperyalist, anti-faşist politikalar ortaya koyarak demokrasi mücadelesine alan yaratabilecek politikalar geliştirmek, diğer yandan ise işçi ve emekçilerin ortak mücadelesini sınıf mücadelesine, dolayısı ile demokratik zeminde geniş kitlelerin katılımına alan açacak, sendikal mücadeleyi geliştirebilecek geniş katılımlı ve çoğulcu bir politik duruş ortaya koymaya çalışmaktır.
Peki nedir Avusturya´daki emperyalist-kapitalist saldırılar?
İşçi ve emekçilerin verdikleri mücadele ve ödedikleri bedellerin bir sonucu olarak, elde edilen siyasi, sosyal ve demokratik hakların, yeni düzenlemeler adı altında, işçi sınıfının elinden alınmış olmasıdır. İşçi sınıfının canı ve kanı pahsına elde ettikleri ekonomik ve sosyal kazanımlar (örneğin sekiz saatlik iş günü gibi) gasp edilerek her alanda sermaye ve özel şirketler lehine yeni düzenlemeler yapılmıştır. Özelliklede sağlık ve eğitim alanında yapılan özelleştirmeler, yoksul ve emekçi halkların yaşam alanlarına yapılan büyük bir saldırıdır.
2017’de kurulan kualisyon hükümeti işe yabancılar yasasında yaptığı değişikliklerle başladı. Genelde bütün emekçilerin özelde ise göçmenlerin temel haklarına karşı (iş, eğitim, oturum ve yaşam) anti-demokratik, ırkçı uygulamaları ve yasaları yürürlüğe koyarak, saldırılarına buradan devam ettirdi. Genelde bütün iltica başvuruları, toplu bir şekilde sonuçlandırılarak siyasi sığınma talepleri göz ardı edildi. Hükümetin ırkçı faşist içişleri bakanı olan Kickl, ilticacılara savunma hakkı dahi tanınmadan iltica işlemlerinin erken sonuçlandırılmasını ve geldikleri ülkelere geri gönderilmesini emrediyordu. Ve bu nedenle politik sebeplerden kaynaklı olarak iltica etmiş bir çok mülteci yaşam hakları tehlikeye atılarak orta ve uzak doğu ülkelerde süren iç savaş ve çatışmaların içine gönderildiler. Sonuç olarak yapılan bu uygulamalar, politik mültecilere karşı uygulanan ve insanlık onurunu rencide eden insan yaşamını hiçe sayan politikaların bir sonucuydu.
Ve yine Avusturya´da tasarruf paketi adı altında, emperyalist politikalar ve saldırılar yoğunlaştırıldı. Sosyal hak gasplarında, kamu alanı başta olmak üzere, devlete bağlı bazı sektörlerin işlevsizleştirildiği, çeşitli iş alanında yapılan özelleştirmeler sonucu kitlesel işten çıkartmalar, esnek çalışma saatlerinin uygulanmasının ve taşeron işçiliğinin önü açılmış oldu.
Yine, kamuoyunda yoğun gündem olan, ancak bütün itirazlara rahmen hayata geçirilen 12 saatlik iş günü, emekçilere en üst boyutta yapılan bir saldırıdır. Bu saldırı ve uygulamalar hakkında çok şey söyleyebilinir, ancak buna karşı söylenecek en kısa ve öz olan, bütün emekçilerin bu saldırılara karşı birlikte mücadele etmeleri olacaktır.
Şunu da belirtmemiz gerekiyor ki, bu saldırıların alt yapısı, daha önceki hükümetler döneminde yani SPÖ ve ÖVP iktidarları döneminde gündemleştirilmişti. Doğal olarak, Avusturyadaki olumlu veya olumsuz bütün yasa ve uygulamalarda SPÖ’nün de direkt sorumluluğu mevcuttur. Bu anlamda, bütün bu partiler sermayenin direkt temsilcileridirler. Ve bu partilerde aday olan kişiler de doğal olarak, sermayenin, neo-liberal politikalarının yani, emperyalist-kapitalist sistem programları ve politikalarına da uymakla yükümlüdürler.
SPÖ içerisinde, sosyal demokrasi mücadelesine inanan ve savunan bireyler olabilir ancak, merkezi yapı ve program olarak, bünyesinde küçümsenmeyecek derecede Sendika, işçi odaları ve daha nice örgütlü ve kitlesel Oda, dernek, Sivil toplum kuruluşları ve fraksiyonlar olmasına rahmen, mevcut sosyal yıkım politikalarına karşı, sistemin bir parçası ve temsilcisi olması bakımından gündem yaratabilecek, içerisinde eşit ve demokratik haklar mücadelesi verme imkânı, partinin programsal niteliğinden kaynaklı yoktur ve diyalektik olarak mümkün değildir. Yeşiller partisi’de kendi içerisinde sol, sosyal demokrat düşüncelere yakın olan, çevreci, humanist ve İnsan hakları savunucuları olmasından kaynaklı daha farklı bir duruş sergilemiş olsalarda, esasen Avusturya´da, seçime giren hemen hemen bütün partiler, sistemi yeniden inşa ederek düzen içi siyaseti uygulamakla hükümlüdürler. Bu nedenle doğal olarak hepisi düzen partileri ve onların savunucuları konumundadırlar.
Sonuç olara seçimlerde genel tavrımız ise;
ATİK Avusturya taraftarları olarak; Dil, Din, Renk ve Cinsiyet ayrımı yapmadan, İşçi ve emekçilerin temel haklarını savunan, yerli ve göçmen emekçilerin eşit yurttaş taleplerini önemseyen ve savunan, kadına yönelik şiddeti açıktan teşir eden ve yargılayan, ırkçı ve faşist politikalara karşı çıkan adayları desteklemek olmalıdır.
Ayrıca; başta Orta doğuda olmak üzere, emperyalistlerin savaş politikalarına karşı çıkan, faşist TC’nin Kürtlere, Alevilere, işçi ve emekçilere yönelik katliamlarını kınayan, gerektiğinde bu ve benzeri sorunları meclis gündemine taşıyacak ve demokratik güçlerle dayanışma içinde olan adayları desteklemek olmacaktır.
Bu anlayış bağlamında somut taleplerimizi savunan adaylar içerisinde Yeşiller Partisinde Aday olan Sayın Berivan Aslan’nı tercihli oy kullanmak suretiyle bu seçimlerde destekleyeceğiz belirtiyoruz.
Somut Olarak Taleplerimizi Sıralarsak:
- Avusturya’da yaşayan göçmenlere 3 yıllık ikamet sonrası seçme ve seçilme hakkının verilmesi, Bunun yerel ve merkezi seçimlerde uygulanması için ilgili yasalarınnın değiştirilmesi,
- Ülkede yaşayan göçmenlerim politik olarak kendi temsilcilerini seçmesi ve de siyasette söz haklarının olması,
- Birlikte yaşamı savunmak için, gelişen ırkçı, faşizan ve fundamentalist girişimlere son verilmesi, faşist, ırkçı kurumların yasaklanması,
- Orta Doğuda yürütülen katliam ve Vekalet savaşlar sonucu Avusturya’ya gelen Mültecilere oturum izni ve çalışma hakkı verilmesi.
- Avusturya derhal Frontex den çekilmeli ve yaşanan katliamlara ortak olmaya son vermelidir, (Çünkü bu göç sırasında binlerce mülteci Avrupa sınırlarına ulaşmaya çalışırken sınırlarda ve denizlerde katledilmektedirler. Bu millitarist güç AB sınırlarını korumak için kurulmuştur. Bu gücün merkezi Prag şehrindedir ve buradaki bu güçleri eğiten ve sürece hazırlayan Avusturya devletinin askeri generalleridir.)
- Avusturya’da işsizlik son süreçte 500.000 leri zorlsmakta. İşsizliğin azalması için günün gelişen teknolojik koşularınıdahesaplarsak iş saatleri haftalık 30 saat, günlük 6 saat, eşit ücretle saatlerin düşürülmesini talep ediyoruz.
- Yürürlüğe konulan 12 saatlik iş günü ve 60 saatlik haftalık iş saatı yasası derhal geri çekilmelidir.
- Avusturya’da yoksulluğun ortada kalkması için asgari aylıkların net 1.800 € olmasını talep ediyoruz. (Emperyalist kapitalist sistemin kriziyle birlikte yaşanan sosyal yıkım politikaları sonucu yaklaşık 1,7 milyon insan yoksulluk sınırında yaşamaktadır. Bunun en son örneği de Avusturya´da asgari mevzuatı yasasında (mindestsicherungsgesetz Österreich) görülmektedir).
- Yoksulluğun durdurulması için konut soruna yönelik yeni bir yasal düzenlenme getirilmelidir. Konut gideri askari üçretin 3/1 aşmaması için, konut kiraları için üst sınır belirlenmelidiry
- Cinsiyet ayrımcılığına son verilmelidir. Eşit işe eşit ücret derhal yasallaşmalıdır. Kadın emeği daha görünür kılınmalıdır. Bizler bu hukuksuzluğun derhal giderilmesini ve eşit işe eşit ücret yasasının yürürlüğe girmesini talep ediyoruz
ATİK Avusturya taraftarları
Kaynak: Avrupa