HABER MERKEZİ | 11.02.2020 | ATİF’in bölge toplantılarında gelen öneriler doğrultusunda aldığı merkezi bir eğitim kampı yapılması kararı, dünya kültür mirası listesinde yer alan Regensburg’un bozulmamış tarihi atmosferinde gerçekleştirildi.
Kampın ilk günü yerleşme ve tanışma ile başladı. İkinci gün uzman sendikacı Bülent Köroğlu, işçi ve emekçilerin Kapitalist sistemde birbirine ve ürettiğine nasıl yabancılaştığını anlattı. Yaşadığımız bir çok ruhsal hastalıkların kaynağında bu yabancılaşmanın yattığını tarihsel arka planıyla örnekler vererek açıkladı. Katılımcıların kendi deneyimlerinden verdiği örneklerle konu canlı tartışmalara ve sürenin aşılmasına neden oldu. Köroğlu:.”İnsan kültürünün özünü emek oluşturmaktadır. Yabancılaşma insana yabancılaşma şeyleşmedir. Masa gibi. İşçiler emekçiler ürettiğine tapar hale geldi. Kapitalizm öncesi özel mülkiyetin olmadığı, insanın doğanın bir parçası olduğu dönemlerde “yabancılaşma” diye bir kavram yoktu. Kapitalizmin ilk dönemlerinde insan sadece ürettiğine yabancılaşıyordu gelinen aşamada kapitalizm Japonların Kaizen felsefesi gibi çalışma tarzlarıyla insanın ruhunu da esir aldı. Sosyalizm’ de de meta üretimi devam ettiği için orda da yabancılaşma bir süre devam edecektir” dedi. Köroğlu daha sonra kendi gerçekliğimizde yabancılaşmanın derneklerde nasıl gerçekleştiği üzerine de şunları söyledi:.”Derneklerdeki bazı eğilimleri alternatif sunmak yerine onları onaylayarak besliyoruz ve durumun daha da vahimleşmesine neden oluyoruz. Yanlış davranış biçimlerine karşı tutum sergilerken sabırlı olmalı, yapıcı bir iletişim tarzı geliştirmeli ve model olmalıyız. Sözü ve davranışı farklı olan kişiler insanlarda güven uyandırmaz. İnsanın yaşam tarzı samimiyetini gösterir ve bu mücadeleyi içselleştirenin davranışlarına, gözlerinin içine kadar yansır. İçselleştirme süreci tek başına başarılabilecek bir süreç değildir. Kolektif olarak yapılması gerekir ” dedi.
Daha sonra ATİK eş başkanı Süleyman Gürcan “İşyeri Çalışması ve Sendikal Mücadele” konusunda bir sunum yaptı. ‘Almanya’da 45 milyon 400 çalışan nüfus olduğu bunların 41 milyonunun tam zamanlı çalıştığını mini job-450 Euro Basis ile çalışanlarında işşiz sayılmadığı bunlarında hesaplanarak işşiz sayısının düşük gösterildiğini söyledi. Gürcan:.“Neden işçi sınıfı içinde çalışıyoruz. Bu bizim için yeni bir şey değil. ATİK’in kuruluş nedenlerinden biri zaten buydu. İlerleyen süreç de bu hedefimizden sapmalar oldu. Biz hedef kitlemizi en alttakiler yani kiralık işçiler, temizlik işçileri ve göçmenlerin yoğun olarak çalıştığı işletmeler olarak tanımlıyoruz” dedi. 1918 Kasım devriminin basıncıyla SPD’nin sınıf uzlaştırmacı politikalarının bir sonucu olarak, sendikaları iş yerlerinden uzak tutmak için 1921’de Betriebsrat’lar(işyeri temsilcilikleri) kurulduğunu, her şeye rağmen buraların kazanılmış bir mevzi olduğu ve tabanda örgütlendikten sonra Betriebsrat’larda yer almak gerektiğini yoksa tek başına buralarda yer almanın bir önemi olmadığını belitti. Betriebsratlar’ın grev yapma hakkının olmadığı ama işverenin de buranın onayı olmadan işyerinde bir çivi bile çakamayacağını söyledi. Almanya’da grev çağrısı yapmanın yasak olduğu grev yapma yetkisinin sadece sendikalara ait olduğu bununda o işyerinde yapılan oylama da yüzde 51’in onayının alınmasıyla mümkün olduğunu söyledi. Bu yüzden bir çok sendikanın uyarı grevi yapmakla yetindiğini söyledi. Gürcan daha sonra Alman işçi sınıfının somut durumu ve hangi işletmelerden ne kadar işçi çıkarılacağını istatistiki verilerle somutladı. İşyerlerinde Endüstri 4.0 ile üretimdeki robot gücünün artmasının; insanların iş saatlerinin azaltılarak ve emeklilik yaşının aşağıya çekilmesiyle istihdamın arttırılması böylece genç işsizliğinin önlenmesini, insanların özel yaşamlarına daha fazla zaman ayırarak bir çok ruhsal hastalığın da önüne geçilmesini sağlamak yerine bu dördüncü endüstriyel devrimin kapitalist rekabetin doğası gereği bir çok işçiyi işsiz bırakacağı, İşsiz sayısının ve yoksulluğun artmasıyla da ırkçılığın daha da tırmandırılacağı ve göçmenler üstündeki baskıların daha da artacağı, bunları savuşturmak için sınıf içinde örgütlenmenin ve dayanışmanın önemine dikkat çekerek konuşmasını sonlandırdı.
Akşam 19.00’da başlayan kültürel geceye Regensburg’ lu demokratların ilgisi oldukça yoğundu. Yüze yakın konuk Grup Umuda Haykırış ve Onur Olgun’un türküleriyle çoştu. Halaylar çekti. Grup Yorumla dayanışmak için hep birlikte yorumca türküler söylendi. Süleyman Gürcan’ın son dönemde yükseltilen ırkçılık üzerine verdiği somut örnekler ve buna karşı mücadelenin önemine vurgu yaptığı konuşma alkışlarla karşılandı. Yıllardır Regensburg’da demokrat göçmenlerin kalesi olan IKS derneği adına da dernek başkanı Necati Güler bir konuşma yaptı ve birlikte mücadelenin hepimizi güçlendireceğini vurguladı.
Kampın son gününün gündemi, “Kitle Örgütleri ve Çalışma Tarzımız” dı. Önümüzde bizi yükselen ırkçılık ve işsizliğin artmasıyla oldukça zorlu bir süreç beklediği, bu yüzden bu süreci daha organize ve sıkı bir örgütlülükle karşılamak için bu tür toplantıları rutin haline getirileceği, var olan gücün, belirlenen politik perspektifler doğrultusunda kitleselleşmek için hedefe uygun mantıklı organizasyonunun bir çok sorunu kendiliğinden çözeceği dolayısıyla kolektif aklın tartışmalara boğulmadan sorumlu organizasyon ve kitle örgütlerinin de katkılarıyla çözüme yönelik adımlar atılarak, bu alandaki sorunların çözümünde ilerlemenin hedeflendiği, zaten bu kampın amacının da buna yönelik olduğu, ATİF yönetimi tarafından dillendirildi. Derneklerin kitleselleşmenin araçlarından biri olduğu, yabancılaşmanın buralardan kırılabileceği, buraların ekonomik ve demokratik kurumlar olduğu bunun üstündeki beklentilerin kitleye aşırı yüklenmek olduğu ve herkesten aynı bilinç düzeyini yakalamasını beklememek gerektiği vurgulandı. Her toplantıya planlı ve programlı gitmenin hem diğer demokratik kitle örgütlerinde hem de kitle de güven ve saygınlık uyandıracağı bu çalışma tarzının alışkanlık haline getirilmesinin gençlere de iyi bir model teşkil edeceği söylendi.
Toplantı da ayrıca kitleselleşmek için insanların önüne var olan sorunlara yönelik somut hedefler konulması ve bunların kitleyi de içine katarak kurulacak, her seçimde değişen değil sürekliliği olan ve böylece uzmanlaşan bağımsız komitelerle çözümlenmesi gerektiği belirtildi. Var olan kurumların birlikte, uyumlu, birbirini ileriye iten bir çalışma tarzıyla çalışmasının önemi bir kez daha vurgulandı. Bu alanda sorunlu olan bölgelerle ATİF’ in sürekli iletişim halinde olması, nedenlerinin birlikte tespit edilmesi ve yerinde ve zamanında müdahale etmesi gerektiği söylendi. Bazı bölgeler seçilen yer uzak olduğu için bazı bölgeler de bu toplantının önemini yeterince bilince çıkaramadığı için katılamadı. Katılan bölgeler, yaşadıkları sorunları dillendirerek sorunların tespit edilmesine yönelik zengin veriler sundular. Bölgeler yaşadıkları sorunları diğerleriyle karşılaştırma fırsatına da sahip oldu. Bu Kamp’ da bir çok yeni insanla tanışıp birbirimizi tanıma ve sohbet etme şansımız da oldu. Bu anlamda kamp hedefine ulaştı.
Kaynak: Avrupa