UPOTUDAK online Uluslararası Politik Tutsaklarla Dayanışma Komitesi
Bu 1 Mayıs’ta çalınmış hayatlarımızın hesabını sormak için alanlardayız!
Hayatımızı iki bina arasına hapsederek onu bizden çalan hırsızlar var!
Bütün bir yaşamı, iş ve ev arasında geçen bir zamana hapseden ‘Demokratik’ parlamentolar hırsızlarla dolu!
İş yaşamındaki verimliliği ve performansı sürekli arttırarak yaşama enerjimizi çaldınız.
Bizi iki bina arasında koşturan ruhsuz robotlara çevirdiniz. Sevdiklerimize ayıracak zamanımızı çaldınız.
Depresyon ve Burn-out bir halk hastalığı değil bu açgözlü emeğe doymayan, gözünü kar ve pazar bürümüş, kapitalist sistemin doğal bir sonucudur. Siz bizim ruhumuzu çaldınız.
Resmi ordularınızla yarattığınız uyuşturucu pazarlarıyla çocuklarımızın hayatını çaldınız.
Yarattığınız sistemden yüz bulan insan tacirleri çocuklarımızı sokaklardan çaldı.
Sattığınız silahların ülkenize getirdiği refah, silahlarınızın patladığı ülkelerdeki çalınmış hayatların bedelidir.
Kapitalizmin hukuku, fırsatçı, hırsız, vicdansız, ırkçı, işkenceci, kin ve nefret dolu kişiliklerin ortaya çıktığı, beslendiği, semirdiği zemin oldu.
Çıkardığınız savaşlardan kaçanlar, bu seferde kendilerini; kendi biyo vatandaşlarınız için bile çalışma kampına çevirdiğiniz fabrikalarda, inşaatlarda, huzur evlerinde buldular. Nereye gitsen çalınmış bir hayat.
Medya’nın güçlü desteğine rağmen inandırıcılığınızı öyle yitirdiniz ki artık kukladan da olsa bir hükümet kurmakta bile zorlanıyorsunuz.
Yarattığınız çirkefin farkında olmalısınız ki polise geniş haklar tanıdınız. Çünkü insanların hayatını çalmanın kolay olmadığının sizde farkındasınız.
Ekonomileriniz yüzde 2,5-6-10 oranında büyüdükçe insanlığınız küçülüyor. Kendi güç ve kar hırsınızın yarattığı bu kapan öyle bir hale geldi ki artık sizi de yutuyor. Kendi yarattığınız canavarın kurbanlarısınız artık.
Çin ile olan yüzde 7,5’luk ekonomik gelişme farkını kim ödeyecek? Alman işçileri bu faturayı öderken sessiz mi kalacak? AfD gibi ırkçı partiler onları ne kadar oyalar? Leo 2 panzerlerini bol bol üretin yakında size de lazım olacak.
Ama tabi ki hiçbir sistem tamamen kötü değildir iyi yanları da vardır!
Yarattığınız teknoloji sayesinde yaptığınız katliamları anında canlı seyretme ve ağlama özgürlüğümüz var. Ortadoğu’da ki çocukların kanına bulanmış benzinle işyerlerimize zamanında yetişebiliyoruz.
Bangladeşli kadınların kanıyla bezenmiş kıyafetleri ucuza alabiliyoruz.
Midelerimize plantajlarda saati 5 sente 19 saat çalışan Brezilyalı, Kolombiyalı işçilerin ucuz muz ve ananasları giriyor.
Yemek, içmek ve barınmanın bedelini yaşanmamış bir ömürle ödemek zorunda değiliz.
Yaşam kalitesi satın alma gücü değil insanın kendine, sevdiklerine, sağlığına, eğlenceye ayırdığı zamandır. Yaşanmadan geçen ve Tafel kuyruklarında son bulan bir ömrün hesabını soruyoruz.
Biz hayatı hiçe sayılanlar, evleri başına yıkılanlar, göçe zorlananlar, Birleşmiş Milletler gibi göstermelik kurumlardan, içi boşaltılmış temsil ettiği sınıfa yabancılaşmış sendikalardan, tek bir ırkı ve sınıfı temsil eden parlamentolardan, çalınmış hayatımızın hesabını sormaya geliyoruz.
Fransa’dan, Brezilya’dan, İspanya’dan, Rojava’dan, Afrin’den, Yemen’den, Hindistan’dan, G20’lerden, GEZİ’den,
1 Mayıs alanlarından gelen ayak seslerimizi
DUYUYOR MUSUNUZ?
Biz, hiç durmadan üretenler, hayatlarını bu uğurda tüketenler, kısacası İşçiler, İŞÇİ SINIFI
Hayatın ne olduğunu çok iyi biliyoruz!
Ve onu, yeniden… yeniden yaratmaya geliyoruz!
Yaşasın kolektif üretebilenlerin ve bölüşebilenlerin umut yüklü özgür dünyası!
ATİF- Almanya Türkiyeli İşçiler Federasyon
Kaynak: Avrupa
