AKP’nin Avrupa’daki örgütlenmesinin merkezinde dernekler, camiler, hükümete bağlı organizasyonlar yer alıyor. Bu örgütler, genellikle Avrupa Türk Demokratlar Birliği bünyesinde toplanıyor. Fransa, Türk iktidar açısından gözardı edilemez bir oy rezervi olarak önem kazanıyor. Almanya’dan sonra ikinci büyük Türkiye kökenli nüfus Fransa’da bulunuyor. AKP iktidarı, Fransa’da kendisine bağlı, cami ve dernekler ile imamlar, öğretmenler, devşirilmiş lobicilerle yetinmiyor; siyasete de hem naylon partiler hem de özellikle sol partilere sızdırılmış figüranlarla müdahil olmaya çalışıyor.
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde İslam dini hiçbir dönemde bugün olduğu kadar devletin hizmetine sunulmadı. İmamlar hiç bu kadar ajanlaştırılmadı, bu kadar ucubeleştirilmedi, camiler hiçbir zaman bugün olduğu kadar iktidarın temel örgütlenme alanı haline gelmedi. Erdoğan iktidarı, dini kullanarak toplumu hiç olmadığı kadar kutuplaştırdı. Dini totalitarizmin maskesi olarak kullandı. Bütün kirli işlerine, otoriter sapmalarına ve neo-Osmanlı arzularına dini alet etti. Kendisi kirlendikçe, İslam’ı da kendisiyle birlikte sürükledi. Kendisi battıkça, dini duyguları da çöküşün eşiğine getirmek için acımasızca yüklendi.
DİNCİLİK VE IRKÇILIĞIN MOTİVASYONU
Devlet İslamı ile devletten belirli hedeflerle desteklenen faklı grupların öncülük ettiği İslamcılık artık bütünleşti. Aralarında bir fark bırakmadı. Dini ağlar, Erdoğan’ın emelleri için harekete geçirildi. Erdoğan, diktatörlüğe temel kazarken, dini bunun temel yapı taşları olarak kullanmaktan çekinmedi. Türkiye ve bölgede din ve Türk milliyetçiliği üzerinden geliştirdiği örgütlenmesini, Avrupa’da da yaygın bir şekilde harekete geçirdi. Devletin Avrupa’daki tüm mekanizmalarını kendi hizmetine soktu. İbadet yerlerini, büyükelçilikleri ve konsoloslukları casus ağlarına dönüştürdü. Türkiyeli seçmenleri kendi diktatoryal emellerinin hizmetine sokmak için legal ya da illegal, tüm yöntemleri kullanmaktan çekinmedi. Medyayı, istihbarat servislerini, imamları ve dernekleri kullandı. Milliyetçiliği azdırdı, siyasal İslam’ı teşvik etti, besledi. Yeri geldi tehdit etti, yeri geldi tüm değerleri şantaj malzemesi yaptı. Kağıttan bir kaplan yarattı, her kükrediğinde dünyanın titrediğini sandı. Sempatizanları onunla gurur duydu.
Uçan bir balon gibi, üfledikçe şişti. Şiştikçe dünyaya gökyüzünden hükmedeceğini sandı. Etrafında topladığı kalabalıklar yükseğe bakınca, heybetli sandı. Bu şişme halinin sınırsız büyüyeceği hissi oluştu. Şişen balon, üfürülen havadan ibaretti. Başka bir bileşeni yoktu. Erdoğan, izlediği bu politikaları ile hem içerde hem de dışarıda, toplumları hiç olmadığı kadar kutuplaştırdı. Türkiye’yi hiç olmadığı kadar yalnızlaştırdı. Ancak halen otoriter sapma ile dünyada etkinliğini arttırma çabasını sürdürüyor.
YER ALTI VE YER ÜSTÜ ÖRGÜTLENMELERİ
Avrupalı birçok ülke bugüne kadar Türk rejiminin en ağır suistimallerine göz yumdu. Erdoğan da bundan cesaret alarak, yer altı ve yer üstü örgütlenmelerini güçlendirdi. Bu ülkelerin başında Almanya ve Fransa geliyor. Her iki ülkede de büyük bir oy deposu var. Her iki ülkeyle de güçlü ilişkileri var. Hem ekonomik, hem siyasi, hem de askeri boyutta kirli ittifakları var. Kürtler, mülteciler, insan hakları, basın ve ifade özgürlüğü bu çıkar ilişkilerinin kurbanı oldu. Bugün bu ilişkilerde bir çatırdama olsa da AKP rejiminin her iki ülkedeki örgütlenmeleri tehlike çanları çalmaya devam ediyor. Ülke içinden dışarıya ihraç edilen istikrarsızlık, kutuplaştırma ve çatışma politikaları, yer altı ve yer üstü örgütlenmeleriyle vücut buluyor. Artık öyle bir noktaya geldi ki, bir çok ülkede seçimlere bile müdahale edecek cüreti kendisinde buluyor. Batılı ülkelerle ilişkiler de hiç olmadığı kadar kırılgan hale geldi. 100 yıllık ilişkiler çatırdıyor. Peki, AKP’nin faşist hırslarına Avrupa’da hizmet eden örgütlenmelere daha ne kadar müsamaha gösterilecek? Bu alanda özellikle Fransa dikkatleri üzerine çekiyor.
AKP FRANSA’DA NASIL ÖRGÜTLENİYOR?
16 Nisan referandumunda, Almanya, Avusturya, Hollanda, İsveç ve İsviçre’nin aksine Fransa hükümeti AKP’nin seçim kampanyasına göz yumdu. Fransa neden Türk iktidarların kendi topraklarını bir operasyon ve örgütlenme alanı olarak kullanmasına izin veriyor? Bu durum yeni olmasa da AKP ile yeni bir örgütlenme ve casus ağı oluşturuldu. Fransa 1980’li yıllarda da topraklarını Türk devletinin operasyon alanı haline getirmişti. Ermenilere yönelik çok sayıda bombalı saldırı bu topraklarda gerçekleşti. Bu topraklar, Kürtlere yönelik suikastler, linç girişimleri ve ortak operasyonlara tanıklık etti. Tarihsel olarak adaletsizlik üzerine kurulan bu ilişkiler, bugün gelinen sonucu doğurdu. Bu durum Fransa açısından artık taşınamaz bir politika haline geldi. Bir yerde patlaması kaçınılmaz görünüyor.
DİYANET VE BAĞLI KURUMLAR
Fransa, Türk iktidar açısından gözardı edilemez bir oy rezervi olarak önem kazanıyor. Ama aynı zamanda, egemenlik emellerinin de temel araçlarından biri olarak kullanılıyor. Avrupa’da, Almanya’dan sonra ikinci büyük Türkiye kökenli nüfus Fransa’da bulunuyor.
Türk iktidarının Fransa’daki temel örgütlenme ayağını Diyanet ve bu kuruma bağlı dernekler oluşturuyor. AKP’nin Avrupa’daki örgütlenmesinin merkezinde dernekler, camiler, hükümete bağlı organizasyonlar yer alıyor. Bu örgütler, genellikle Avrupa Türk Demokratlar Birliği bünyesinde toplanıyor. Bu örgüt, 2005 yılında Erdoğan tarafından Köln’de kuruldu. Amacı AKP’nin eylemleri ve ideolojisini Avrupa’daki Türkler arasında yaymak. AKP Milletvekili Metin Külünk’ün doğrudan gözettiği, bir siyasi ve lojistik platform olarak işlev kazanıyor.
FRANSA’DA EN AZ 151 DEVLET İMAMI
Kurulan camilere Ankara’dan imamlar atanıyor. Fransa’da en az 151 imam resmi anlamda Türk devleti tarafından belirlenmiş durumda. Bu sayı, Cezayir ve Fas’ın atadığı imamların toplamından daha fazlasına denk geliyor. Devletin kontrolündeki imamların gerçek sayısının çok daha yüksek olduğunu tahmin etmek zor değil.
ONLARCA TÜRKÇE ÖĞRETMENİ DE CABASI
Türk devletinin faaliyetleri bununla sınırlı değil kuşkusuz. Onlarca Türk dili öğretmeni de milliyetçiliği aşılarken, görevlendirilen devlet memurları muhalifleri fişlemek için kullanılıyor. Almanya, İsveç ve İsviçre bu ajan faaliyetlere karşı soruşturma başlattı ancak Fransa sessizliğini koruyor.
STRASBURG BİR LABORATUVAR
Fransa İçişleri Bakanlığı’nın verilerine göre, Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) Fransa’da yaklaşık 250 ibadet yerini yönetiyor. Bunların 60’tan fazlası Alsace-Lorraine bölgesinde bulunuyor. Bunlar da resmi rakamlar. Türk devletinin kontrolündeki cami ve imamların sayısı çok daha fazla. Erdoğan’ın içinden çıktığı Milli Görüş de ayrıca 70 camiyi kendi çatısı altında topluyor.
Gazeteci Laure Marchand, Nouvel Observateur dergisinin internet sitesinde Nisan ayında yayınlanan bir araştırmasında, “Türk İslamcı akımın Avrupa merkezi, tarihsel olarak Köln’de olsa da Strasbourg Fransa için bir laboratuvardır” diye yazıyordu. Gazeteci, Fransa’daki Türk konsoloslukları etrafında Avrupa Türk Demokratlar Birliği, DİTİB ve bunlara bağlı cami ağlarının yuvalandığına dikkat çekiyor. Bununla birlikte özel bir İslami fakülte projesi, imam ve vaiz eğitim lisesi de bu ağ içerisinde yer alıyor.
ERDOĞAN’IN SİYASİ TETİKÇİSİ: COJEP
Uluslararası Adalet, Eşitlilik ve Barış Konseyi (COJEP) adlı örgütlenme de Alsace, Lorraine ve Champagne-Ardenne bölgelerinin yer aldığı “Büyük Doğu”da kuruldu. 1980’li yıllarda Belfort’da ortaya çıkan COJEP, o dönem Fransız siyasetçi ve bakan Jean-Pierre Chevènement’in himayesinde kurulmuştu. Marchand, “COJEP 20 yıl sonra Erdoğan’ın siyasi kanadı haline geldi” diyor. COJEP, Türk ve Müslüman nüfusu harekete geçirmeyi hedef olarak önüne koymuş bulunuyor. Daha doğrusu, Türk ve Müslümanları Erdoğan ve faşist politikalarının hizmetine koymayı amaç edinmiş durumda. Bir dönem Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nde yer alan Mevlüt Çavuşoğlu sayesinde COJEP, Avrupa kurumlarında da görünürlük kazandı ve lobi faaliyetlerini güçlendirdi.
DAHA ÇOK SOL PARTİLERE SIZDILAR
Özellikle belediye meclislerine sızmayı hedef olarak önüne koydu. Bu politika çerçevesinde önce Sosyalist Parti, Yeşiller ve sağcı UMP’ye sızdılar. Kendi ülkelerinde baskıcı politikaları, milliyetçiliği ve Erdoğan ile birlikte faşizmi savunan bu çevreler, Avrupa’da daha çok sol partiler içerisinde yer almaya başladılar. Laure Marchand’a konuşan bir Türk derneğinin yöneticisine göre; belediye ve il meclislerinde 50 dolayında encümen COJEP’e bağlı hareket ediyor.
ERDOĞAN’IN MİKRO PARTİSİ PEJ
Bunların çoğunluğu Eşitlik ve Adalet Partisi (PEJ) olarak kurulan yeni oluşumda yer alıyorlar. COJEP’in eski kadrosu Şaban Kiper, Sosyalist Parti’den Strasbourg Belediyesi’ne sızdı. Ankara rejiminin aşırı milliyetçi tezlerini savunan Kiper, tepki almasına rağmen yerini korudu. Sosyalist Parti, kendi bünyesindeki Türk ırkçılara karşı sessiz kalmayı tercih etti. Ancak baskılar artınca 2014’te seçim listesine alınmadı. Aynı zamanda bir Diyanet üyesi olan Kiper, AKP lehine lobi faaliyetlerine yönelerek, PEJ içerisinde örgütlenmeye başladı. Liberation gazetesi de 3 Haziran tarihli bir haberinde “2015’teki yerel seçimlerde ortaya çıkan PEJ, Türklerin yoğunlaştığı Strasbourg’da yuvasını yaptı” diye yazdı.
PEJ, Erdoğan’ın Avrupa’daki bir çok ülkede olduğu gibi kurduğu yandaş partilerden biri olarak dikkat çekiyor. Hollanda’da benzer şekilde DENK adlı bir parti kuruldu ve 15 Mart 2017’deki seçimlerde üç sandalye kazandı. Bulgaristan’da kurulan DOST partisi (Sorumluluk, Özgürlük ve Hoşgörü için Demokratlar), Erdoğan rejiminin tüm müdahalelerine rağmen Mart ayındaki seçimlerde yüzde 4’lük barajı aşamadı. Erdoğan, kaybetti. Almanya’da da Erdoğan yanlısı partiler kuruldu. En son Mayıs ayında Almanya’nın en önemli eyaleti Kuzey Ren Vestfalya (NRW) seçimlerinde söz konusu partiler, sadece birkaç bin oy elde edebildi.
FRANSA SEÇİMLERİ ÖNCESİ
Sırada Fransa’da Haziran ayındaki genel seçimler var. Genel seçimler, 11 ve 18 Haziran tarihleri arasında yapılacak. L’Express gazetesine konuşan siyaset bilimci Samim Akgönül, AKP’nin milliyetçi seçmenlere hitap ettiğini belirtirken özellikle Fransa’nın doğusunu bu faaliyetlerinin merkezine aldığına dikkat çekiyor. Akgönül, Avrupa’daki milliyetçi oyların yüksek oluşuna vurgu yapıyor.
KOMÜNİST PARTİ UYARDI
PEJ, İslamofobi ile mücadele adı altında kendisini bir alternatif olarak sunuyor. AKP yandaşı bu parti, kendi sitesinin açılışına Victor Hugo’nun sözlerini koymaktan çekinmiyor ve hiç utanmadan sosyal eşitsizliklerden bahsediyor. PEJ, kendi sayfasında seçimlerde 52 aday göstereceklerini açıkladı.
Fransa Komünist Partisi (PCF) bu mikro Erdoğan partisi konusunda alarm verdi. Komünist Parti lideri Pierre Laurent, bu partinin onlarca aday niyetinde olduğunu belirterek, “buna bir son vermek gerekiyor” dedi. Laurent, “Bu örgütün bünyesinde, uğursuz örgüt Bozkurtlardan gelen İslamcılar ve faşistler yer alıyor” diye belirtti. Komünist Parti, PEJ’in Fransız seçim tablosunda yer almasının Fransa’daki Kürt ve Türk demokratları susturma ve milliyetçiliği alevlendirme riski olduğunu ifade etti. PCF, İçişleri Bakanlığı’nı Fransız Cumhuriyeti ve demokrasisine karşı bir manevra olarak değerlendirdiği bu partiye karşı acilen soruşturma başlatmaya çağırdı. Fransa Kürt Demokratik Konseyi de Fransız makamları, Erdoğan’ın Fransız siyasi yaşamına müdahalelerine son vermek için acil tedbir almaya çağırdı.
HÜKÜMET SESSİZLİĞİNİ KORUYOR
Hükümet mevcut durumda sessizliğini koruyor. Sanki hiç böyle bir parti yokmuş gibi davranıyor. 16 Nisan referandumu kampanyası sırasında da sessiz kalmıştı. Yeni hükümetle bu sessizlik bozulacak mı bilinmez, ancak sessizlik ve suç ortaklığı sürdükçe, sonuçları da Fransa açısından ağır olacak.
Kaynak: Avrupa