Haber Merkezi| 18.08.2020|AKP-MHP iktidarı Almanya’da çeşitli isimler altında konsolosluklardan derneklere, camilerden lobi kuruluşlarına kadar geniş bir yelpazede örgütleniyor. Türkiye’nin binlerce ajanının olduğu Almanya, artık AKP-MHP iktidarının arka bahçesi.
Son dönemlerde AKP-MHP iktidarının Almanya merkezli Avrupa’daki faaliyetleri yeniden gündemde. Geçtiğimiz Haziran ayının sonunda Avusturya’nın başkenti Viyana’da AKP-MHP destekli kurumların organizesiyle faşist saldırılar gerçekleşti. 24 Haziran 2020 günü başlayan ve dört gün süren faşist grupların Kürtler, Türkiyeli sol kesimler ile Avusturyalı sol gruplara saldırıları inceleyen Avusturyalı güvenlik birimleri, dört isim tespit ettiler.
Kimlikleri açıklanmayan ve haklarında soruşturma başlatılan bu dört kişiden biri Almanya’da bulunan MHP derneğinde, geri kalan 3 üç kişi de yine Avusturya’daki AKP-MHP yanlısı derneklerin yöneticisiydi. Türk istihbaratı MİT ile bağlantı olan bu dört kişi önce, 26 Haziran akşamı kadınların gösterisinde bir provokasyon tertipledi, ardından da patlak veren faşist saldırıyı organize etti.
HEM İZLİYOR HEM DESTEK VERİYOR
Aynı şekilde Temmuz ayının sonunda MİT ile hareket eden Ülkücü grupların Alman ordusu da sızdığı ortaya çıktı. Almanya Askeri İstihbarat Servisi (MAD)’ın Türkiye’de ülkücü hareket ile bağlantıları olduğu gerekçesiyle orduda görevli dört Türk asker hakkında soruşturma başlattığı bizzat hükümet tarafından açıklandı. Aynı günlerde Almanya‘nın iç istihbarat kurumu Anayasayı Koruma Teşkilatı, ‘tehlikeli’ görülüp izlenen Türk kuruluşlara Avrupa Türk İslam Kültür Dernekleri Birliği (ATİB)’i de ekledi.
AKP-MHP iktidarının yan kuruluşu gibi çalışan ATİB’in ağırlığını oluşturduğu Almanya Müslümanlar Merkez Konseyi ise Alman hükümetinin sıkı işbirliği yaptığı organizasyonların başında gelmesi şaşırtmadı, çünkü daha önce de Türk devletinin Diyanet kuruluşu olan DİTİB’i izlemeye alınmasına ve bazı imamlarına casusluk soruşturulması açılmasına rağmen Berlin yönetimi bu kuruluşa maddi desteğini kesmemişti.
Bazen dolaylı, bazen de direkt olarak Alman devletinin desteğini alan Erdoğan rejimi için Almanya ne kadar bu kadar önemli? 2001 yılında Türkiye’de kurulan ve 3 Kasım 2002 seçimlerinde iktidar olan AKP için Almanya deyim yerindeyse can alıcı merkezlerin başında geliyor. Bir yandan 1,5 milyona varan Türkiyeli seçmenin varlığı Ankara rejiminin iştahını kabartırken, diğer yandan da 1 milyonu geçen Türk kökenli seçmen Alman iç siyasetinde bir kart olarak kullanılıyor.
Almanya’da sayıları 3,5 milyonu geçen Türkiyelilerin varlığı sadece siyaset arenasında değil, AKP iktidarının bir yandan İslam dinini, diğer yandan da Türk milliyetçiliğini istismar ederek para topladığı, propagandasını yürüttüğü fevkalade bir çalışma sahası.
Şüphesiz bir başka önemli diğer alan ise casusluk. Konsolosluklar, camiler, dernekler, hatta banka ve seyahat acentaları MİT’in birer şubesi gibi çalıyor, başta Kürtler olmak üzere Erdoğan rejimi muhalifleri hakkında toplanan bilgiler Ankara’ya aktarılıyor.
AKP MİLLİ GÖRÜŞÜ NASIL ELE GEÇİRDİ?
Kurulduğunda Almanya’da hiçbir kitle tabanı olmayan AKP bu ülkede yandaş toplamak için ilk operasyonunu 2002’de yaptı. AKP’nin hedefinde Almanya’da büyük bir kitle ve örgütlü gücü bulunan Milli Görüş veya diğer adıyla İslam Toplumu Milli Görüş (IGMG) vardı. 3 Kasım 202 seçimleri öncesine denk gelen Temmuz ayında bizzat Erdoğan ve dönemin Başbakanı Abdullah Gül IGMG yöneticileriyle görüşerek AKP’ye kaymaları için Milli Görüş’ün ele başlarını ikna etti. Milli Görüş’ün önemli kesiminin Saadet Partisi’nden kayarak AKP’ye geçmesi Alman istihbaratının gözünden de kaçmamıştı.
Bavyera Eyaleti Anayasa’yı Koruma Örgütü 2005 yılında yayınladığı raporda “IGMG’nin AKP ile ilişkisi” başlığıyla şu bilgilere yer verdi: “IGMG Genel Sekreteri Oğuz Üçüncü, IGMG’nin Türkiye’de ‘devlet düşmanı örgütler’ listesinden çıkarılması karşılığında Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan’a maddi ve manevi yardım teklifinde bulundu. Bunun üzerine Türk Hükümeti bu teklifi kabul etti.”
Erdoğan’ın Milli Görüş’ün yöneticileri yaptığı görüşmelerin ardından AKP’nin Almanya’da örgütlenmesi için ortak bir komite kuruldu. Milli Görüş tabanından gelen isimlerin yer aldığı bu komite Almanya’da AKP’ye bağlı kurum ve derneklerin kurulması için girişimler başlattı. Bu arada zaten 2002’den 2014’e kadar IGMG Genel Sekreteri Oğuz Üçüncü birçok kez AKP’ye oy verilmesi için açıkça çağrılarda bulundu. Üçüncü’den sonra gelen Mustafa Yeneroğlu ise AKP’den iki dönem milletvekili seçildi. Bu şekilde “Almancı AKP’lilere” mecliste sürekli bir veya birkaç kürsü verildi.
100 MİLYON EUROLUK YOLSUZLUK
1970’lerin ortasından itibaren Almanya’da örgütlü olan ve 600’ye yakın camisi bulunan Milli Görüş AKP için deyim yerindeyse birçok fırsat yarattı. Milli Görüş tabanı AKP için önemli bir oy deposu olurken, toplanan milyonlarca Euro bağış da AKP’nin kasasına aktarıldı. 2008 yılında Köln savcılığının talimatıyla Milli Görüş’ün bürolarına baskınlar yapan Alman polisi birçok belgeye el koydu. 2013’te soruşturmasını tamamlayan savcılık Milli Görüş yöneticilerinin en az 100 Milyon Euro değerinde yolsuzluk yaptığını tespit etti.
Müslüman göçmenlerin dini duyguları suistimal edilerek zekat, fitre, kurban amacıyla toplanan bağışlar AKP’ye aktarılırken, 2000’lerin ortasından başlayarak Erdoğan rejimi Almanya’da geniş bir örgütlenme ağı kurdu. İşte AKP’nin kuruluşları ve örgütlendiği alanlar:
UETD:
Avrupalı Türk Demokratlar Birliği (UETD) AKP’nin sadece Almanya’daki değil Avrupa’daki lobi kuruluşu olarak biliniyor. 2004 yılında Köln’de kurulan UETD, 2018’de Bosna Hersek’te gerçekleştirdiği ve bizzat Erdoğan’ın da katıldığı kongrede Türk kelimesini çıkartarak ismini UID olarak değiştirdi. Çünkü UETD 2018 yılından itibaren Anayasa Koruma Teşkilatı’nın takibi altındaydı. Zira bu kuruluşun başta silahlı çeteleri örgütlemesi, Kürtleri ve diğer muhalifleri hedef alan gösteriler organize etmesi artık bir sır değildi.
Şu anda 17 ülkede toplam 253 şubesi olan UETD’nin başka bir sırrı da yıllar sonra ortaya çıkacaktı. Almanya’da 1999’da kurulan Deniz Feneri Derneği’nin 2002-2007 arasında topladığı 41 milyon Euro bağışın nereye gittiğine yönelik Alman yargısı ve güvenlik birimlerinin soruşturmasında bütün izler UETD’ye gidiyordu. Bir dönem Berlin-Ankara hattında pazarlık konusu olan ve geçtiğimiz yıllarda AKP’nin kapatılması için en önemli argümanken, hem Alman hem de Türk devleti tarafından rafa kaldırılan Deniz Feneri davasında yıllar sonra çıkan belgelere göre kayıplarla karıştığı söylenen paralarla UETD kurulmuştu.
DİTİB:
Almanya’daki 900’e yakın camisiyle Türk diyanet kurumuna bağlı çalışan Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) Erdoğan rejiminin bu ülkedeki en önemli kolu. 15 Temmuz darbe girişimin ardından Erdoğan iktidarı Gülen cemaati üyesi oldukları gerekçisiyle birçok imamın görevine son verirken, DİTİB yöneticiler ve imamlar son yıllarda özel olarak seçilip Almanya’ya gönderiliyor. Çünkü sözde verilen dini hizmetin dışında imamların en önemli görevi casusluk ve propaganda.
DİTİB’in Erdoğan rejimin bir istihbarat kurumu gibi çalıştığı son yıllarda birçok kez belgeleriyle ispatlandı. Aynı zamanda Türk devletinin Diyanet kurumunda memur statüsü olan bu imamlar, Erdoğan rejimi muhalifleri hakkında topladıkları bilgileri bağlı oldukları konsolosluklara ya da Berlin’deki Türk Büyükelçiliği’nin Din Ataşeliği üzerinden MİT’e aktarıyorlar. 2017 yılında Merkel hükümeti ile Erdoğan rejiminin arası bozulunca 19 DİTİB görevlisi hakkında casusluk soruşturması açıldı. Soruşturmada hiç yol kat etmeyen federal Alman savcısı dosyayı kapatarak rafa kaldırdı.
Casusluğun yanında DİTİB’li imamların bir başka önemli görevi de faşist AKP-MHP iktidarı için propaganda yapmak. Özelikle Türk devletinin 2018 yılının başında Efrîn’e yönelik başlattığı saldırılar sırasında Türk Diyanet’i gibi DİTİB’e de “Zafer için askerlerimize dua edin” talimatı gönderilmiş, bütün camilerde Türkiye ile eş zamanlı olarak “Fetih Suresi” okunmuştu. DİTİB’in kendi camiilerinde organize ettiği etkinliklerde ise çocuklara asker elbisesi giydirerek ırkçı gösteriler tertipleniyor.
Ayrıca DİTİB’e bağlı olan camiler geçtiğimiz yıllarda DAİŞ çeteleri için de önemli bir örgütlenme mekanıydı. Devlet televizyon kanalı ARD, 2015 yılında yayınladığı bir belgesel programda DITİB’in camilerinde, DAİŞ adına yürütülen çalışmaları ekranlara getirmişti.
KONSOLUSLUKLAR:
Başkent Berlin’deki Türk Büyükelçiliği dışında Berlin, Düsseldorf, Essen, Frankfurt, Hamburg, Hannover, Karlsruhe, Köln, Mainz, Münih, Nürnberg ve Stuttgart kentlerinde bulunan konsolosluklar da AKP-MHP iktidarının şubesi gibi çalışıyorlar. Bu konsoloslukların en önemli görevi Türk devleti için lobi çalışmaları yapmak ve MİT için bilgi toplamak. Konsoloslukların Türk dernek ve kurumlarının bağlı olduğu bir çatı kuruluşu fonksiyonu da var. Örneğin Kürtlerin bir gösterisi veya en basitinden bir fotoğraf sergisi, konser veya toplantı gibi sosyal-kültürel etkinliklerinin engellenmesi için bu konsoloslukların talimatıyla, Türk derneklerinin eliyle yerelden Alman devlet dairelerine baskı yapılıyor.
Ayrıca konsolosluklar adı geçen kentlerde bulunan ilk ve orta okullarda Türkçe dersler de organize ediyor. Son yıllarda bazı eyaletlerde tepki olan ve değiştirilmesi için girişimlerde bulunulan söz konusu öğretmenler de tıpkı DİTİB’in imamları gibi Türk devleti özel olarak seçilip Almanya’ya gönderiliyor. Çocuklara seçmeli Türkçe dersi adıyla verilen eğitimde ise Türk milliyetçiliği aşılanıyor, veliler fişleniyor. Örneğin 2017 yılında Köln’de yaşanan bir casusluk skandalında Türkçe öğretmenler ders verdiği çocukların velilerinin siyasi görüşlerine ilişkin konsolosluğa düzenli raporlar verdikleri belgeleriyle ortaya çıktı.
BANKALAR VE PARAVAN ŞİRKETLER:
AKP-MHP iktidarının Almanya’da kurduğu istihbarat ağının bir başka önemli ayağını bankalar, seyahat acentaları ve paravan şirketler oluşturuyor. Örneğin Ziraat Bankası ve İş Bankası üzerinden Türkiye’ye havale yapanlara ilişkin bilgilerin derhal MİT’e gönderildiği daha önce birçok kez kamuoyuna yansıdı. Yine Alman polisinin 2014 yılında üç MİT elemanına yaptıkları operasyonda Wuppertal kentindeki bir seyahat acentasının da MİT’in bir şubesi gibi çalıştığı ortaya çıktı. Aynı operasyonda MİT’in Almanya’daki izleme ve bilgi toplama sistemini, 2011-2015 yılları arasında Mannheim kentinde kaydı bulunan bir paravan şirketin üzerinden yürüttüğü deşifre edildi.
ALMAN PARTİLERİ:
AKP-MHP iktidarının Almanya’daki bir başka çalışma sahası ise siyasi partiler. Sosyal Demokratlar Partisi (SPD) uzun yıllar ‘Türklerin partisi’ olarak biliniyordu. Zaten 1998-2005 yılları arasında ülkeyi yöneten SPD’li başbakan Gerhard Schröder Erdoğan’ın yakın dostuydu, ardından SPD’nin başına geçen ve bir dönem dışişleri bakanlığı yapan Sigmar Gabriel de bu geleneği sürdürdü, Türk lobisinin en önemli elemanı oldu. Fakat son yıllarda AKP’lilerin sadece SPD içinde değil, başbakan Angela Merkel’in partisi Hıristiyan Demokratlar Birliği (CDU) içinde örgütlendikleri, hatta yer yer Yeşiller Partisi’ne de sızdıkları ortaya çıktı.
CDU içindeki AKP’liler ise 2017 yılında “Birlikteki Müslümanlar” adıyla bir grup bile kurdu. Cihan Süngür isimli bir AKP’linin başını çektiği grubun en az 30 bin üyesinin olduğu tahmin ediliyor. Bunlar CDU içinde, hem eyaletler hem de federal düzeyde, Erdoğan rejimi lehine lobi çalışmaları yapıyorlar. Bazı eyaletlerde Yeşiller üyesi AKP’liler de dikkat çekiyor. Örneğin geçtiğimiz günlerde Erdoğan’ı eleştiren bir Türkiye uzmanı Yeşiller’in NRW Eyaleti’ndeki Bünde kentinin belediye meclis üyesi Eyüp Odabaşı’nın hakaretlerine maruz kalmıştı. Türk milliyetçisi Odabaşı, 2013 yılında Yeşiller’in listesinden Federal Meclis’e de girmeye çalışmış, ama başarılı olamamıştı.
Erdoğan rejiminin yandaşları 2016’da ise Alman Demokratlar İttifakı (ADD) ismiyle bir parti de kurdular. Erdoğan’ın Almanya’daki ateşli savunucularından Remzi Aru isimli bir işverenin başkanlığındaki bu partinin resmi olarak 2500 üyesi bulunuyor. 2017 yılında NRW’deki eyalet seçimlerine katılan ADD yüzde 0,15 oranında bir oy aldı. Yine aynı yıl federal seçimler öncesinde ADD imzalı, Erdoğan posterli “Türkiye dostu olanlarla beraber olun, onlara oyunuzu verin” yazılı pankartalar Almanya’nın birçok kentinde asıldı.
SİLAHLI ÇETELER:
2014 yılında kurulan ve boks kulübü adı altında örgütlenen “Osmanen Germania” (Almanyalı Osmanlılar) çetesi karıştığı şiddet olayları ve suikast hazırlıkları yüzünden uzun bir süre Almanya’nın gündeminde kaldı. Erdoğan rejiminin Almanya’daki suç şebekesi konumunda olan “Osmanen Germania” (Almanyalı Osmanlılar) çetesi Temmuz 2018 İçişleri Bakanı Horst Seehofer tarafından yasaklandı. Geniş bir örgütlenme ağının olmasına rağmen sadece 4 eyalette polisin operasyonlar yaptığı çete faaliyetlerini ise başka isimlerle, birçok kentte sürdürüyor.
2017 yılının Aralık ayında basına yansıyan ses kayıtlarına göre Erdoğan’a yakın isimlerinden AKP’li vekil Metin Külünk “Osmanen Germania”nın silah alınması için çetenin lider kadrosuna birçok kez para akışında bulundu. Çetenin bu paralarla Kürtlere karşı kullanılmak üzere birçok tabanca ve otomatik silah aldığı tespit edilirken, çetenin liderlerinden Mehmet Bağcı ve Selçuk Şahin bu bağlantılar yüzünden 2018’de gözaltına alınarak tutuklandı.
Ancak Stutgart’ta geçtiğimiz yıl sonuçlanan davada Erdoğan rejimine bağlı çalıştığının kanıtlanmasına rağmen “Osmanen Germania” (Almanyalı Osmanlılar) çetesinin yöneticilerine sadece adli suçlardan hapis cezası verildi. 7 çete üyesi ve yöneticisinin yargılandığı davada Erdoğan rejiminin muhaliflerine yönelik suikast hazırlığı ne savcı, ne de mahkeme heyeti tarafından dile getirildi. En fazla hapis cezasına çarpıtılan çetenin Stuttgart sorumlusu Levent Uzundal 6, 5 yıl hapis cezası verildi. Kendisini “Osmanen Germania Dünya Lideri” olarak ilan eden ve Erdoğan’ın sarayında ağırlandığına dair fotoğrafları ortaya çıkan çetenin yöneticilerinden Mehmet Bağcı ise 3 yıl 4 ay hapis cezasına çarpıtıldı.
Türkiye’yi diktatör ve faşist rejimle yöneten AKP-MHP iktidarının yurt dışındaki en önemli maddi ve manevi desteğini Almanya’dan alıyor. Almanya’da geniş bir örgütlenme, propaganda ve casusluk ağı kuran AKP-MHP iktidarının Almanya’yı arka bahçesine dönüştürdüğü başkent Berlin’in kulislerinde de artık bir sır değil. (ANF)
Kaynak: Avrupa