Avrupa Kadın Dayanışması’nın (AKD), Viyana’daki 24 Haziran Çarşamba eylemine Türkiyeli faşistler saldırdı. Çünkü onların, “Vatan, Millet, Sakarya” diye ezber ettikleri sözde değerlerin en önemli kavramlarından bir tanesi, kadının erkeğe koşulsuz biat etmesi ve evin içindeki görevlerinden başka şeylerle ilgilenmemesi idi. Oysa AKD bileşenleri olan kadınlar, zorlu pandemi sürecinde bile, her hafta Avrupa’nın birçok yerinde olduğı gibi, Viyana’nın da çeşitli bölgelerinde, onların “dokunulmaz” bildikleri, erkek egemen devlet yapılarını, sömürü sistemini, Rojova’ya saldırarak kadınları ve çocukları katleden faşist R.T.Erdoğan ve şürekası AKP + MHP’yi, kadına yönelik her türden şiddeti ve kadın katliamlarını teşhir ederken, kadınları boyun eğmemek, biat etmemek için sokaklara çağırıyorlardı.
Tıpkı evde, erkeğin belirlediği kuralların dışına çıkan kadınların “katlinin vacip” olduğu gibi, bu kadınların da “katli vacipti”! En azından korkutulup, sindirilerek, “ait oldukları dört duvarın arasına geri gönderilmeliydiler”. Ancak kadınların direngen duruşu ve alandaki yoldaşlarının, dostlarının müdahelesi ile saldırı geri püskürtüldü. Kadınlar özgülünde istedikleri sonucu alamayınca, akşam saatlerinde ve ertesi gün, daha fazla güç toplayarak, mücadele alanlarımızdan olan ATİK’e bağlı VİTİD’e (Viyana Türkiyeli İşçile Derneği), DİDF ve Avusturyalı anti faşistlerin kaldığı binalara, “Allahü ekber”, “R.T.Erdoğan” sloganları, cinsiyetçi küfürler ve bozkurt işaretleri eşliğinde saldırdılar, camları/ kapıları kırarak binaya zarar verdiler. Ama her saldırı; ilerici, devrimci, demokratların, anti faşistlerin dayanışmayı ve faşizme karşı omuz omuza mücadeleyi sahiplenmeyi büyütmeleriyle geri püskürtüldü…
Viyana’da bu faşist saldırı ve saldırıya karşı direniş sürerken, bütün dünyada aynı kanaldan beslenen erkek şövenizminin neden olduğu kadın katliamları da dur durak bilmiyordu…
Katledilen Kadınlar İsyanımızdır;
Sadece Haziran ayının ilk 16 gününde, Türkiye ve T.Kürdistanı’nda 17 kadın, erkekler tarafından katledilerek 2020’nin en yüksek kadın cinayeti sayısını oluşturdu.
Avrupa’da da süreç çok farklı değil…Özellikle Almanya, Avusturya ve İsviçre’de ev içi şiddet ve buna bağlı kadın katliamları basına çok yansımasa da; sadece bizim bildiklerimiz bile kan donduran cinsten.
Haziran’da dört gün içinde, Avrupa’nın üç ayrı ülkesinde farklı milliyetlerden dört kadın ve bir kız çocuğu, en yakınları olan erkekler tarafından aynı gerekçelerle katledildiler. 21 Haziran’da Aalen – Allmersbach’ta bir Alman kadın (41), kızıyla (9) birlikte eski erkek arkadaşı tarafından evlerinde katledildiler. Aynı gün Stuttgart Nordbahnhof’ta bir Afgan kadın (42), ayrılmak istediği eşi tarafından sokak ortasında bıçaklanarak katledildi. Yine aynı gün, İsviçre Basel’in Prattel bölgesinde, Kosovalı bir kadını (24), eşinden ayrılmak istediği için kayınpederi katletti. 24 Haziran Çarşamba günü; Avusturya’nın Tirol/İmst kasabasında Türkiyeli kadını (31), kıskançılık nedeniyle eşi evinde boğarak katletti, sonra da bir torbaya koyduğu cesedi İnn nehrine attı.
Sadece dört gün içinde, çokça demokrasiden dem vurulan, Avrupa’nın göbeğindeki üç ülkede 4 kadın ve bir kız çocuğu katledildi. Hangi coğrafyada olursa olsun, zihniyet hep aynı. Patriarkal kapitalist sistemin erkeğe tanıdığı toplumsal ayrıcalıkları ellerinde tutan erkekler, kadınların üzerinde hakimiyet kurup, kendilerine biat etmelerini istemekteler. Biat etmeyen, çizgiyi aşan kadınların ise katli vaciptir!..
Bu Daha Başlangıç, Mücadeleye Devam;
Ancak erkek egemen kapitalist sisteme, onun savunucularına ve faşizan saldırılara en güzel cevabı, 27 Haziran Cumartesi günü yine kadınlar verdi.
Viyana’da; faşist saldırıları ve polisin faşistlere adeta fırsat tanıyan pasif tavrını protesto etmek için örgütlenen eyleme, binlerce ilerici, devrimci, demokrat, yurtsever, anti faşist kitle katıldı. Kortejin en önünde kadınlar rengârenk bayrakları, hiç susmayan sloganları, alkışları ve zılgıtlarıyla mücadeledeki kararlılıklarını haykırdılar. Yaptıkları konuşmalarda; “İki gündür yaşanan faşist saldırıların, TC faşizminin temsilcisi R.T.Erdoğan ve şürekası tarafından örgütlendiğini, kadınlar üzerinden başlatılan saldırının aynı zamanda demokrasi mücadelesine yönelik olduğunu, böylesi saldırılarla kadınları yıldıramayacaklarını, aksine bu saldırıların kadınların öfkesini büyüttüğünü, Rojava’ya yapılan saldırının kendilerine yapıldığını, orada katledilen kadınların kızkardeşleri olduğunu” söylediler. Eylem boyunca, “Jin, Jiyan, Azadi”, “Faşizme karşı omuz omuza”, “Katledilen Kadınlar İsyanımızdır!”, “Korkmuyoruz, Susmuyoruz, İtaat etmiyoruz!” vb. sloganlarla, patriarkal kapitalist sistemi, onun maşalarından R.T.Erdoğan ve şürekası özgülünde faşizmi, kadına yönelik her türden şiddeti teşhir ettiler ve “BU DAHA BAŞLANGIÇ, MÜCADELEYE DEVAM!” dediler…
AKD olarak biz de bir kez daha yineliyoruz; Kadın Katliamları Politiktir! Katliamları ve kadına yönelik her türden şiddeti durduruncaya, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini yok edinceye kadar mücadelemiz devam edecek! KORKMUYORUZ, SUSMUYORUZ, İTAAT ETMİYORUZ!
Kaynak: Avrupa