Münih |27.02.2018| TKP/ML dava tutmağı Müslüm Elma tarafından TC’nin Erin’e ilişkin işgali üzerine yapılan açıklama https://www.tkpml-prozess-129b.de sitesinde yayınlandı. 22 Ocak 2018 tarihli dava duruşmasında yapılan açıklamayı konunun güncelliğinden dolayı olduğu gibi yayınlıyoruz.
Faşist Türk devleti Kürt halkına karşı inkar ve imha politikasında ısrarını sürdürüyor. Hedef tüm Kürdistan coğrafyası. Bunun için bölgedeki gerici devletlerle ve emperyalist güçlerle her türden kirli ilişkiler içine giriyor. Deyim yerindeyse Kürtler her gün her saat Ankara’nın gündemindedir. Yeri gelince masa başında Kandil yerle bir ediliyor. Musul-Kerkük işgal ediliyor. Iran ve Irak’taki egemen sınıf sözcüleriyle Kürt coğrafyasına fetihler düzenleniyor.
Ama tüm bunlar da yetmiyor. Kobani örneğinde görüldüğü gibi DAİŞ denilen çetenin saldırılarına ev sahipliği yapılıyor. Türkiye Kürdistanı’nda katil Erdoğan’ın icraatlarını anlatmaya gerek yok. “Kadın da, çocuk da olsa ölecektir” diyen bir zihniyetin hiçbir ahlaki ölçüsü olmayacağı açıktır.
Afrin işgalini kınıyoruz. Kahraman Kürt halkının direnişini selamlıyoruz.
Faşist Türk devleti Kürt halkına olan düşmanlığını Afrin’e dönük saldırıyla bir kez daha gösterdi. Oysa Kuzey Suriye’de, yani Rojava Kürdistanı’nda T.C. devletine dönük herhangi bir saldırı olmamıştır. Bilakis Türk devletinin desteğiyle ve teşvikiyle başta DAİŞ olmak üzere bir dizi faşist dinci örgütlerle Kürtlere ve diğer demokratik güçlere dönük saldırılar düzenlenmiştir. DAİŞ bölgeyi yakıp yıkarken katil Erdoğan “Kobani düştü, düşecek” diye sevinç çığlıkları atıyordu. Lakin Kürt halkının kahramanca direnişi katil Erdoğan’ın sevincini bir kabusa dönüştürdü.
Bugün faşist Türk devletinin Afrin işgal girişimi kuzey Suriye’de DAİŞ’in başaramadığını başarma girişiminden başka bir şey değildir.
Suriye Demokratik Güçleri DAİŞ vb. çeteleri nasıl bozguna uğrattıysa, uzun vadede bölgenin diğer halklarıyla birlikte faşist Türk devletine de gereken dersi verecektir. Kazanan işgalciler ve emperyalist efendileri değil, bölge halkları olacaktır.
Afrin kantonuna saldırılar başlar başlamaz başta Türk egemen sınıfların sözcüleri olmak üzere, tüm karşı devrimci kurumlar Afrin halkı için ölüm çığlıkları atmaya başladı. Katil Erdoğan’ın ruh ikizi Bahçeli şu açıklamayı yaptı: “Afrin yıkılsın, teröristler yakılsın.” Sözüm ona laik denilen bir ülkede 90 bin camide Afrin işgal girişimin başarısı için dualar okundu. Burada bir kez daha haykırıyoruz: Ey Türk-İslam sentezinin katil tosuncukları. Hani İslam barış diniydi! Hani kardeş kanını akıtmak günahtı!
Tüm bu ikiyüzlülükler bizim için hiç de şaşırtıcı değildir.
Katil Erdoğan, Suriye’de Esad rejimine karşı sokaklarda protesto gösterileri başlayınca, bir yandan kara hareketi için ABD emperyalistlerinden onay almaya çalışırken diğer yandan iç kamuoyunu işgal hareketine hazırlamak için şöyle diyordu: “İnşallah Selahaddin Eyyubi’nin kabri başında Fatiha okuyarak, Emevi camisinde namazımızı da kılacağız”. Din, egemenlerin çıkarları için, yığınları uyutan bir siyasal araçtır. Bugün bölgede bu aracı her türlü ahlaktan yoksun bir tarzda kullananların başında ise faşist Türk devleti gelmektedir.
EMPERYALİZM: EZİLEN HALKLARIN KANLI HANÇERİ!
Bir İngiliz politikacısının dediği gibi “İngiltere’nin ebedi dostları ve ebedi düşmanları yoktur, çıkarları vardır”. Bu söz tam da emperyalistlerin niteliklerini yansıtıyor.
Suriye’de YPG’nin öncülüğünde Kürt halkı kahramanca bir direniş sergilerken emperyalist merkezler de kamuoyuna dönük övgüler yapıyordu. Hiç kuşkusuz masa başlarındaysa mazlum halkların kanlarını akıtmak için hançerler duruyordu. Robert Fisk’in yakın süreçte yaptığı şu değerlendirme de bu gerçeğe ışık tutuyordu. ABD sözcüsünü kastederek “Beyefendi şöyle diyor: Kürtler terkedilmesi gerekene kadar ABD için ‘güvenli müttefiktir’. Ve bugün emperyalistlerin kontrolünde olan hava sahasında Türk savaş uçakları Kürt topraklarına ölüm bombaları yağdırıyor.
Peki tüm bunlara karşın Washington, Moskova ve diğer emperyalist merkezler ne diyor: İlk açıklama emperyalistlerin militarist kurumu NATO’dan geldi. “Türkiye’nin teröre karşı kendini savunma hakkı vardır”, diyor. Düpedüz yalan söylüyorlar. Çünkü bugüne kadar Kuzey Suriye’de, yani Rojava’da Türk devletine dönük herhangi bir saldırı olmamıştır.
Tam aksine Türk devleti Kürt halkına saldıran DAİŞ belasına ev sahipliği yapmıştır. Hiç kuşkusuz diğer emperyalist merkezlerde yapılan ya da yapılacak olan açıklamalarda temenni dileklerinden öteye gitmeyecektir. Çünkü emperyalist, ezilen halkların dostu değildirler. Bütün ülkelerin işçileri ve ezilen halkları tarihi tecrübelerinizle biliyorsunuz; emperyalistler bir yere el atarsa, orada hak, hukuk, adalet adına hiçbir şey kalmaz. Bugün Ortadoğu ve yakın çevresinde yaşanan da budur. Bu güçler tarafında Kürt halkı bir kez daha hançerlendi. Hatırlayın: Rojava halkı dünyanın başına bela olan DAİŞ vb. çetelere karşı mücadelede ağır bedeller ödedi. Diğer bir ifadeyle ezilenleri büyük bir beladan kurtardı. Bugün Afrin Kantonu’na T.C.’nin bombaları yağıyor. Buna karşı çıkmak, buna karşı mücadele etmek yalnız insani bir görev değildir. Aynı zamanda bu kahraman halka karşı olan vicdanı bir sorumluluktur. Herkesi bu sorumluluğu gereklerini yerine getirmeye davet ediyoruz.
KAHROLSUN İŞGALCİ FAŞİST TÜRK DEVLETİ!
Kaynak: https://www.tkpml-prozess-129b.de
Kaynak: atik-dayanisma