HABER MERKEZİ |23.02.2018| 24 Eylül 2017`de Almanya`da gerçekleştirilen seçimden bu yana hükümetin kurulamaması Almanya`da siyasi ve ekonomik belirsizliklerin devam etmesine sebep oluyor. Eylül 2017 de yapılan seçimde aldıkları oylarda gerileme yaşayan Hristiyan Demokrat Birlik ve Hristiyan Sosyal Birlik partileri, bu şeçiminde galibi olmuş, SPD partisi ise seçimlerdeki oy kaybına rağmen yine ana muhalefet partisi olmayı elde etmişti. Almanya`da gerçekleştirilen 2017 şeçiminde en büyük süpriz ise Alman aşırı sağcı parti AFD`nin yüzde 12.6 gibi bir oy oranı alarak Almanya Parlementosuna girmesi olmuştu. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra bir ilk olarak görülen bu durum Almanya`da aşırı sağcılığın yeniden gelişme zemininin oluştuğu sorusunu gündeme getirdi.
Seçimlerden sonraki ilk günlerde SPD partisinin koalisyona sıcak bakmadığı açıklamaları, Merkel önderliğindeki Hristiyan Demokrat partisini Hür Demokrat ve Yeşiller partisi ile koalisyon yapmaya yönlendirmişti. Bu koalisyon girişimi partiler arasındaki renklerden dolayı Jamaika Koalisyonu olarak adlandırılmış, fakat tüm çabalara rahmen başarız olmuştu. Bu üç parti, göç ve doğa konuları başta olmak üzere pek çok noktada anlaşamamıştı.
Merkel’in Yeşiller ve Hür Demokratlar ile koalisyon kuramamasının ardından SPD üzerinde, ülkenin yeniden seçime gitmemesi için koalisyon görüşmelerine girme yönünde baskı oluşmaya başladı. Ilk koalisyon denemesinde başarısız olan Başbakan Angela Merkel, koalisyon hükümeti kurabilmek için Sosyal Demokrat Partisi (SPD) ile görüşmelere başladı. Büyük Koalisyon olarak adlandırılan hükümet kurma görüşmelerinin başarısız olması durumunda erken seçimin gündemde olması ve bunun AFD gibi bir ırkçı partiye yaraması korkusu Eylül 2017 şeçimlerinde en çok oyu almış iki partiye büyük bir kamuoyu baskısı yaratmış durumda. SPD partisi içinde koalisyona karşı gelişen hareketler, SPD partisi içinde büyük bir krizin ortaya çıkmasına sebeb olmuş ve parti başkanı Martin Schulz`un istifasına kadar gitti.
Partiler arasındaki görüşmelerde, maliye, ekonomi, dijitalleşme, enerji, çevre, tarım, eğitim, istihdam, aile, emeklilik ve sağlık sistemi, göç ve uyum, belediyeler ve dış politika gibi önemli konular ele alınmıştı. Fakat CDU ile SPD arasında görüş ayrılığı yaratan konular gündeme gelmişti. Özellikle CSU’nun mültecilere yönelik siyaseti sertleşmek istemesine SPD tepki gösteriyor. Ancak yapılan müzakereler sonucunda koalisyon hükümeti için iyimser bir durum ortaya çıkmış görünüyor.
Almanya`da Kurulamayan Hükümet Sermaye Tekellerini Huzursuz Ediyor
Alman sermaye temsilcilerinin uzun süreden beri kurulamayan hükümet ortamından huzursuz oldukları ve yapılacak bir erken seçimden yana olmadıkları yaptıkları açıklamalar ile ifade edilmekte. Büyük koalisyon için yapılan görüşmelerin sonuçsuz kalmasının ülkede ve Avrupa Birliği içinde uzun süreli güvensizliğe yol açabileceği ve istikrarın bir an önce sağlanması gerektiği ifade edilerek partiler uyarılıyor.
Büyük koalisyon hükümetinin programı savaş ve saldırı politikasını içeriyor..
Oluşturulacak büyük hükümet koalisyon programı Almanya`nın Münih Güvenlik Konferansı`ndada alınan kararlar doğrultusunda dünya genelinde temel bir güç olma yönünde planlanmış durumda. Özellikle güvenlik ve dış politika konularında yapılması planlanan yeni hamleler Alman devletinin önümüzdeki yıllarda daha çok saldırgan ve savaşı körükleyen bir politika izlemesini ön görüyor. Binlerce polis alımı planları, ülkedeki hakim açığının giderilmesi için yapılacak hukuki düzenlemeler ve daha çok cezaevlerinin yapımı gibi politikalar Alman devletinin içeride polis devletinin inşası için çalışmalara yönelimini gözler önüne seriyor. Dış politikada ise Ortadoğu, Balkanlar, Ukrayna, Asya, Latin Amerika gibi dünyanın bir çok alanında Alman devletinin çıkarlarının ön planda olduğu, savaş ve saldırganlıkta sınır tanımayan programları ele almaları , kurulacak yeni hükümetin gerçek anlamda savaş, polis devleti ve sosyal yıkımın hüküm sürdüğü bir sürece önderlik edeceğinin ipucularını bizlere veriyor.
Almanya`da son zamanlarda sosyal alanlar için ayrılan bütçenin kısıtlanması, silah sanayisine ve savaş politikalarını destekleyen alanlara ayrılan bütçenin artırılması hiç kuşkusuz oluşturulacak yeni koalisyon hükümeti döneminde de sermaye tekellerine daha çok karı, halka ise yaygınlaşan yoksulluk, işsizlik ve gittikçe büyüyen sosyal sorunlar olarak geri dönecektir.Son süreçte milyarlarca avroyu silahlanmaya harcamakta sakınca görmemeyen geçmiş Alman iktidarı, yeni koalisyon hükümeti ile önümüzdeki dört yıllık dönemde dünya üzerinde savaş ve saldırı politikasına hız vermeden son sürat devam edecek gibi görünüyor.
Kaynak: Avrupa