Home >> Haberler >> Avrupa >> Ludwigsburg’da Gerçekleşen Dostluk Buluşmasından Notlar

Ludwigsburg’da Gerçekleşen Dostluk Buluşmasından Notlar

STUTTGART |01.02.2018| Ludwigsburg demokratik Kültür Derneğinde, Stuttgart ATİF çalışmasının 1970 li yıllarda temellerini atmış isimleri ve yeni nesil aktifler pazar günü bir araya geldi. ADHK ve ATİF üyesi kurumlar inisiyatifi ile gerçekleşen bu buluşmanın hikayesini Ayşe Evrensel, Sinan Demirci ve Mustafa Çalışkan’ın anlatımlarıyla sizlerle paylaşıyoruz:

 

“Tohum Kültür Derneği Stuttgart ve Demokratik Kültür Merkezi Ludwigsburg  kurumlarının çağrısı ile düzenlenen toplantı, Yoğun ilgi ve geniş kitlesel  katılım ile Demokratik Kültür Merkezi Ludwigsburg lokalinde gerçekleştirildi.

Çağrı da “DOSTLUK BULUŞMASI …Stuttgart ve geniş çevresinde demokratik mücadelenin tarihi altmışlı yılların sonuna kadar uzanıyor. Yetmişli yıllarda bu mücadelenin emektarlarından Ensar arkadaşımız uzun süredir Türkiye’de yaşıyordu. Şehrimize ziyaretini fırsat bilerek dostlarla bir araya gelip tarihimizi tanıklarından dinlemek istiyoruz. Berlin’de yaşayan Ayşe ve Sinan arkadaşlarda bu buluşmaya katılarak deneylerini anlatacaklar.

 

O dönemin engin deneylerini ve kazanımlarını bugünkü mücadelemize ışık tutması bakımından önemli ve değerli buluyoruz. O dönemi yaşayan herkesin katkılar sunabileceği bu dostlar buluşmasında birlikte olup tarihimizi konuşmamıza katılımınızı bekliyoruz.” Denilmişti. Ve yankısını buldu. Her yaştan kadın ve erkek emeği geçenler çağrıyı boşlukta bırakmadı.

Toplantı açılışı Faşist Türk  devletinin Afrin işgal girişimi kınandıktan  sonra bölgede, devrimci mücadeleye emek vermiş, fakat bedenen aramızda olmayan NACİYE BÜYÜK, SERVER BAKIR, KEMAL YILDIRIM, AHMET ÇİMEN, BEDİİ AVCI, BAKİ DALKIRAN, A.RIZA SEVER, ŞERİF HAZAR, OZAN SEYFİLİ(Hüseyin Yorulmaz), HASAN ALTUNTAŞ, RIZA AYIK, LÜTFÜ AYIK, NACİYE AYİK, MÜSLÜM ÖZCAN, MEHMET ALİ ASLAN, NURİ ÖNDER  arkadaşlar başta olmak üzere, bütün devrimciler ve komünistler anısına saygı  duruşuyla başladı. ADHK ve Demokratik Kültür Derneği temsilcisi, kısa bir ön açıklamayla  Afrin işgalini kınayarak, katılımcıları eylemlere duyarlılığa davet etti. Daha sonra ATİF adına söz alan konuşmacı da aynı noktalar üzerine vurgu  yaptı.

Stuttgart’ta devrimci mücadelenin geçmişi uzun yıllara dayanıyor.  Altmışlı ve yetmişli yıllardan başlayarak günümüze kadar devam ediyor. Seksenli  ve doksanlı yıllar da gelenek ayrılıklar yaşamış olsada, geçmişin kökleri ve tarihi çok derinde. Derin çünkü geçmiş de çok değerler ve emekler yatıyor. Ve bu değerler  sadece bir yapıya ait olarak görülemez. O dönem yaratılan değerleri, ortak değerlerimiz olarak görüyoruz ve öyle kavrıyoruz. Neden  böyle  bir toplantı gerekliydi? sorusuna verilecek en yalın cevap ; Geçmişin köklerinin izini sürerek bugünlerle bağ kurmak ve canlı tarihimizin ders ve tecrübelerinden yararlanabilmek olsa gerek.

Bu belirlemeden sonra tekrar toplantının akışına dönecek olursak sırasıyla Ensar abi, Ayşe, Sinan, Haydar abi, Hüseyin, Dumani arkadaşlar söz aldılar. Dumani ve Onur Olgun arkadaşlar bağlamaları ile devrimci türküleri hep bir ağızdan kitle ile birlikte seslendirdiler. İzleyenlerin büyük bir ilgi ile takip ettikleri toplantıda arkadaşlarda söz alarak katkıda bulundular.

Ensar abi, Stuttgart ve Geniş Çevresi Türk İşçileri Derneği’ni gericilerin elinden 1972 yılında alındığını, o zaman derneğin amacının daha çok ev sorunu, entegrasyon sorunu, eğitim sorunu, emeklilik sorunu, taşınma yasağı sorunu, geriye dönüş pirimleri sorunu, gençlerimizin üniversitelerdeki sorunları gibi toplumsal sorunlar olduğunu ve faaliyetlerin işçilere, emekçilere yardıma yönelik olduğunu anlattı. Derneğin tüm halka açık olduğunu söyledi. Ama süreç içerisinde elbette ki siyasi görüşleri olan insanlarda bu derneğin içerisinde çalışma olanağı buldular. Biz buna önayak olduk. Bu dernekte; devrimci, demokrat ve komünistlerin de çalışma şansı vardı diye ekledi. ‘Emperyalist kültüre karşı yaşasın halk kültürü’ sloganı etrafında yoğun bir çalışmanın yapıldığını vurguladı. Zamanla siyasi çalışma radikalleşti. Kitle derneği olduğu için dernekte her türlü düşünce açıklanabilmeli idi. Şimdi de aynı düşüncedeyim. Ancak sonraları dernekler biraz sıkıştı belirlemesinde bulundu ve Türkiye’de demokrasi mücadelesine dikkat çekerek konuşmasını bitirdi.

Sonra Ayşe arkadaşa söz verildi. Ayşe arkadaş o dönemdeki derneğin içinde bulunduğu durumu anlattıktan sonra : “O zamanlar gerek öğrenci derneklerinde gerekse işçi derneklerinde kadın arkadaşlar bazı istisnaların dışında yok gibi bir şeydi. Kız öğrenci azdı. İşçi derneklerinde çoğunlukla erkek işçiler örgütlüydü. Onların da büyük bir bölümünün ailesi Türkiye’deydi. Eşi burada olanların kimisinin eşleri ise kocalarının derneğe gelmesini pek hoş karşılamazdı.

Biz ise derneklerde kadın arkadaşların olmasını, çalışmalarımıza katılmasını önemsiyorduk. Eşi burada olan arkadaşlarımızdan derneğe eşleriyle birlikte gelmelerini talep ediyorduk.” Sözleriyle, Kadınların durumuna dikkat çekti. Devamla o yıllara dair anılarını şöyle aktardı bize; “ Öğrencilerin Stuttgart ve Çevresi İşçi Derneği’nde yürüttükleri tercüme,  tercümanlık, danışmanlık ve vergi denkleştirme işleri önceleri çok iyi işliyormuş. Bu çalışmalar sayesinde bir yandan işçiler o zamanki özel tercüme bürolarının sömürüsünden kurtulurken diğer yandan da öğrenciler para kazanıyor ve işçi derneğine de gelir geliyormuş.

Türkiye Devleti ve buradaki uzantıları konsolosluklar, Türkiyeli işçileri döviz yumurtlayan tavuk olarak gördükleri gibi hiçbir sorunlarıyla ilgilenmez, işçi ve öğrencilerin sorunlarıyla ilgilenen kuruluşları ise kuşkuyla izlerlerdi. Stuttgart Konsolosluğu da Stuttgart’taki öğrenci ve işçi derneklerinin işçilerin yararına yürüttüğü çalışmalardan rahatsızdı ve önceleri, dernekte yapılan Almanca’dan Türkçe’ye tercümeleri kabul ettiği halde sonraları kabul etmediği gibi, Alman makamlarının da Türkçe’den Almanca’ya yapılan tercümeleri kabul etmemesi için elinden geleni ardına koymuyordu.

Yok tercümeler doğru yapılmıyormuş, yok gelen gelir Türkiye’de anarşistlere aktarılıyormuş gibi gerekçeler ileri sürerek bu çalışmayı önlemeye çalışıyordu ama Alman makamları ve işçilerin nezdinde başarılı olamadı.” O yıllara ait bu su gibi anlatımı ile o zamanki devletin işçilere bakışını sergiledi.

Söz sırası Sinan arkadaşta idi. Stuttgart ve çevresinde demokratik devrimci mücadeleye emeği geçen fakat artık aramızda yaşamayan arkadaşları saygı ve hasretle anarak başladı konuşmasına. “Arkadaşlar beni de bu yörede devrimci çalışma yapmak üzere görevlendirdiler. Peki görevim ne idi? Görevim İbrahim Kaypakkaya’nın fikirleri rehberliğinde proletaryanın öncü müfrezesini örgütlemek idi.” Cümleleri ile Stuttgart’a ilk gelişini anlattı. Şehirdeki o zamanki örgütlenme hakkında kısa bilgiler verdi ve: “İlk işimiz, Mao Zedung’un “halkı birleştir, düşmanı yen” sözüne uygun olarak şehirdeki en ileri sanayi işçilerini dernek çatısı altında birleştirmek ve onların bilinç düzeylerini yükseltmek olmalı idi” dedi.

Daha sonra çalışmaların siyasi arka planını aktardı: “Öncede belirttiğim gibi; görevimiz proletaryanın öncü müfrezesini örgütlemekti. Dernekte, toplumun en ileri kesimlerine İbrahim Kaypakkaya’nın devrimci fikirlerini iletmeye çalışıyorduk.

Patron-Ağa devletini yıkacağız! diyorduk.

Kürt ulusu vardır, Kürt ulusu ve diğer milliyetler üzerindeki milli baskılar son bulmalıdır. Kürt ulusunun ayrı devlet kurma hakkı dahil her türlü ulusal ve demokratik haklarını savunuyoruz! diyorduk.

Cumhuriyet dönemi başından itibaren faşist bir diktatörlüktür, Kemalizm faşist diktatörlüktür! diyorduk.

Bütün sömürü ve zulümlerden ancak silahlı mücadele ile, demokratik devrimle ve durmaksızın sosyalizme ve komünizme geçmekle kurtulabiliriz! diyorduk.

Yetersizde olsa işçilerin fabrikalardaki ekonomik ve demokratik hakları için uğraşıyorduk.

Sendikalarda örgütlenmenin önemini kavratmaya çalışıyorduk.

Alman devletinin yabancı işçiler üzerindeki baskılarına, yabancılar yasasına karşı çıkıyorduk.

Bütün bunları yaparken kitlelerden kopmamaya, tecrit olmamaya özen gösteriyorduk. “ Sinan arkadaşın bu anlatısından sonra söz yine başka bir emektarımıza… işçi sınıfına uzun yıllar sendikal alanda hizmet vermiş, öncülük etmiş Haydar Abi’ye söz verildi. Haydar Abi birlikte olmaktan duyduğu memnuniyeti belirttikten sonra “bu kadar çalışmaya rağmen neden başaramadık” sorusunu sordu.

“Yaşım buradakilerden bazılarından küçük olabilir ama bu şehirde bu mücadelenin en eskilerindenim” diye söze başlayan Hüseyin arkadaş, “TKP/ML’nin şanlı mücadelesi 1974 yılında başlar. Oysa bunun bir de öncesi vardır. Ben 15 yaşında 1970 yılında Stuttgart’a geldim. O zaman adına cemiyet denilen işçi derneği gericilerin elinden zorlu mücadelelerle alındı. Bu mücadeleyi sürdüren büyüklerimizin bazıları artık yaşamıyorlar. Ben onların ellerinden öpüyorum” diyerek 74 öncesi tarihimizi aydınlatıcı bilgiler aktardı.

O günkü gençlik kolu olarak örgütlenen, daha sonra her biri yönetici konuma yükselen arkadaşların çoğunun toplantıya katılmış olmaları sevindirici idi. Toplantıya genç, ihtiyar, erkek kadın, birçok arkadaş katılmışlardı. Söz alıp görüş belirttiler. Katılanların yarıya yakınını kadın arkadaşların oluşturması ayrıca sevindirici idi. Toplantı Ensar Abi’nin birlik beraberlik ve dostluğa vurgu yapan kapanış konuşması ile son buldu.

Toplantıya katılan birçok arkadaş memnuniyetlerini ifade ettiler.


Kaynak: Avrupa