HABER MERKEZİ|08.01.2018|Egemenleri rahatsız eden G20 protestoları kamuoyunun gündeminde olmaya devam ediyor ve uzun bir süre daha devam edeceğide aşikar. ATİK Haber Merkezi (AHM) olarak öncesine,sürecine ve sonrasına dair dosya haberimizi paylaşıyoruz.
6-8 Temmuz ’17 tarihleri Almanya‘da egemenler ve anti-faşist , anti-emperyalistler açısından tarihe farklı şekilde geçeceğe benziyor. Süreci öncesinden ele alarak irdeleyelim.
G20 zirvesinin Hamburg’ta yapılacağı bilgisi zirvenin yapıldığı tarihten bir sene önce açıklanmıştı. Hamburg’ta gelişen anti-faşist mücadeleyi yürüten kurumların tepkisi gecikmemişti . Dünya da aktüel ve can alıcı sorunların yaşandığı bir dönemde, bu sorunların kaynağı olarak gösterilen, başta emperyalist egemen devletlerin ve faşist, gerici ortaklarının zirve sebebi ile Hamburg’a gelecekleri bilgisi anti-faşist ve anti-emperyalistlerin tepkisini toplamıştı. Zirve tarihi yaklaşmadan aylar önce protesto yürüyüşleri örgütlenmeye başlamış ve gerçekleştirilmişti. Haziran 2017’nin sonlarına doğru G20 karşıtı Kamp’a izni verilmemesi sebebi ile protestolar günde iki, üç farklı noktada gerçekleştiriliyordu. Gelişecek zirve karşıtı protestolara iyi bir katılımın ve yoğun tepkinin gerçekleşeceğini bilen Alman Devleti’nin makamları kamp izni vermeyerek katılımı düşürmeyi amaçlamıştı. Anti-faşistler Alman Devleti’nin son güne kadarda bu çaba içerisinde olduğunu dile getiriyor. Alman emperyalizmi anti-faşist potansyelin farkında olarak eylem hazırlıklarını yaptırmamak ve korku salmak için Haziran ayında da bazı kurum ve kişilerin evlerine ve lokallerine baskınlar gerçekleştirmişti.
6 Temmuz ‘‘Welcome to Hell’’
Bu baskılar ışığında egemenlerin görünüyordu ki korkuları da büyüyerek devam ediyordu. Alman Devleti farklı şehirlerden getirdiği militer güçleri ve araçları yeterli görmeyerek farklı ülkelerden bile ( Avustuya, Hollanda vb.) takviye güçleri de kullanmaktan geri durmadı. Egemenlerin korkusu büyüyerek devam ederken eylemleri ve katılımı engelleme çabalarına bir çok Avrupa ülkesi katılarak yol kontrollerini artırmışlardı.
Hamburg’a G20 için anti-emperyalistler özel trenle (Besonders Zug) geldiler. Gelen bu gruba da yollarda kontrollerle yıldırma ve korku salma politikaları izlendi. Bazı aktivistler göz altına alınmaya Hamburg’a gelmeden başlandı. Aynı gün öğleden sonra gerçekleştirilen ‘‘Welcome To Hell’’ yürüyüşüne katılanları militer güçler engelleyerek yürüyüş izni vermedi. Gerçekleşen direniş geniş alanlara yayıldı.
7 Temmuz Eylemleri
Sabah saatlerinde zirveye katılım için Hamburg’a gelen egemenlerin temsilcileri yürüyüş ve eylemler ile protesto edildi. Alman Polis’i bu eylemlere en demokratik hak olan yürüyüş ve protesto hakkını rafa kaldırarak saldırılar gerçekleştirmişti. Sayısını tam olarak bilemediğimiz yüzlerce aktivist kolluk kuvvetlerinin saldırıları sonucunda yaralandı. Yine yüzlercesi de göz altına alındı ve onlarcası da tutsak olarak aylarca hapishanelerde somut delil olmaksızın tutsak tutuldu.
Protesto yürüyüşleri Hamburg’ta büyüyerek devam etti.Binlerce aktivisit şehrin farklı noktalarında Dünya’nın egemen 20 devletini protesto etti. Bunca baskı politikası aşılarak tepkiler protestolar şeklinde gerçekleştirildi. Alman devleti 7 Temmuz eylemlerinden ciddi anlamda rahatsız olmuştu. Özelde de Hamburg’un Sternschanze semtinde saatlerce , sabaha karşı eylemler özel silahlı timlerin devreye sokulması ile bstırılmak istendi. Eylemler sürerken de kurum baskınları Alman Polisi tarafından gerçekleştiriliyordu.
8 Temmuz Büyük Yürüyüşü
Birçok kurumun ve komitelerin ortaklaşa düzenlediği büyük yürüyüş 8 Temmuz’da gerçekleşti.Bu yürüyüş polis güçlerinin ablukası altında gerçekleşebilmişti. Polisin saldırıları bu yürüyüşte de eksik kalmamıştı. Daha önce ki eylemlerde olduğu gibi saldırılarda yaralananlar ve gözaltına alınan aktivistler olmuştu.Buna rağmen binlerce protestocu yürüyüşte egemenleri protesto etmeye devam etmişti.
Polis Provakasyonları ve Devlet Politikası ‘‘Kriminalize Etme’’
Burjuva basın, yayın organlarını da süreçten uzak tutmayan egemenler tüm argümanları ile Hamburg eylemlerinde ki direnişi ve eylemlere katılanları kriminalize etme politikasını devreye soktu. Basın aracılığı ile direnişten kareler kullanılarak eylemciler deşifre edilmeye daha ilk günlerden başlanmıştı. Kurum ve kişilere yönelik ev baskınları eylemler öncesi ve sürecinde olduğu gibi sonrasında da sürdülürdü. Bu baskınlarda kişisel eşyalara özellikle telefon, bilgisayar, leptop ve hafıza kartları yada disklerine el konuldu ve ptotestoların üzerinden 6 ay geçmesine rağmen özel eşyalara el konulmaya devam ediliyor. Baskı ve korku iklimi yaratılmak istenerek bu tarz bir politika uygulanıyor.Eylemlerde tutsak düşenler herhangi bir somut suçlama olmaksızın aylarca hapishanelerde tutsak durumda kaldılar. Tutsaklar üzerinde baskı oluşturarak ve daha önce uygulanmayan yöntemlerle somut delile dayanmadan yıllarca hapis cezaları istenmektedir.
Duruşmalarını takip ettiğimiz 18 yaşındaki Fabio‘da bunların içinden bir örnek. Duruşmalarında herhangi bir somut suçlama yöneltilmemekle beraber genel olarak 7 Temmuz eyleminde yürüyüş hakkı üzerinden gerçekleşen genel eylemlerle tutsak olarak 5 aydır hapishanede kaldı.Akabinde ilk duruşmayla beraber savcılık itirazlarına rağmen 10 bin Euro kefalet bedeli ve 3 gün imza şartı ile tutuksuz yargılanılmasına devam ediliyor.Avukatların savunması ile birçok noktada tökezleyen savcılık ve devlet makamı temsilcileri ev ve kurum baskınlarını 2017 Aralık ayının ilk Salı günü gerçekleştirdi. Bu da korku salma ve çürütülen delillerin neticesinde yeni delil arayışı olarak yorumlandı.Şubat ayında Fabio’nun duruşmalarının bitirilmesi planlanıyor.
Hamburg’ta Anti-Faşist Kurumların Durumu
Hamburg’ta egemenlerin korkusu ile saldırılarına devam etmesine rağmen anti-faşist kesimlerin G20 direnişini sahiplenmesi de devam ediyor. Polis şiddeti ve Polisin onlarca aktivisti tutsak etmesi Anti-Faşist kesimlerce çeşitli kampanyalar ve eylemliliklerle teşhir edildi ve edilmeye de devam ediyor. Bu saldırılar gerçekleşen ev baskınları sonrası hat safhaya ulaştırıldı.Sonrasında eşine az rastlanan ve bir çok neo-nazi katliamlarında bile uygulanmayan ‘‘Aranan Kişiler’’ olarak egemenlerin lanse ettiği eylemlerde elde edilen görüntüler basına servis edildi ve bir basın açıklaması ile ‘‘suçu’’ sabit olmamasına rağmen insanlar suçlu ve aranıyor diyerek teşhir edildi.
Sistem karşıtlarının sahip çıkarak destek verdiği tutsaklarla dayanışma ağı genişletiliyor. Anti-emperyalistlerce yapılan bilgilendirmelerde ve bildirilerde devletlerin son saldırılarına ilişkin yıldırma ve baskı altına alma çabası sonucu geliştiği vurgulanıyor. Buna rağmen aktivistlere temkinli ve dikkatli olunması vurgusu yapılıyor. Aktivistlerin kişisel eşyalarına (Cep telefonu, bilgisayar vb.) dikkat etmeleri gerektiği , elde hatıra diye fotoğraf tutulmaması gerektiği de hatırlatılıyor. Sadece kişinin kendisinin değil farklı kişileride tehlikeye atabileceği bilgisi paylaşıldı.Ve egemenlerin saldırılarının somut delil olarak yapılmadığı da bilgi olarak paylaşıldı.
Tutsaklar İçin Her Ayın İlk Pazarı Dayanışma Yürüyüşü
G20 tutsakları için her ayın ilk Pazar günü Billwerder Moorfleet semtinde bir araya gelinerek bölgede G20 tutsaklarının kaldığı hapishane önüne yürüyüşler gerçekleştiriliyor.Bu yürüyüşler G20 tutsakları şahsında tüm politik tutsaklara atfediliyor. ATİF ve Partizan aktivistlerininde katıldığı eylemlerde kamuoyunca ‘‘Münih Komünistler Davası’’ olarak bilinen ve yargılanan değil yargılayan TKP/ML dava tutsakları da ilgiyle karşılanıyor.Her yürüyüşte G20 tutsakları için çıkarılan broşürler dağıtılıyor ve konuşmalar çeşitli dillerde gerçekleştiriliyor. Bunun yanısıra ‘‘Münih Komünistler’’ davası tutsakları içinde bilgilendirmeler yapılıyor. Yürüyüşün sonlarında G20 dava tutsaklarının ve Münih Komünistler Davası tutsaklarının duruşma tarihleri kitle ile paylaşılarak katılım ve dayanışma vurgusu yapılıyor.
Sonuç Olarak
Anti-faşist, anti-emperyalist ve demokratik kesimlerin G20 sonrası sürece dair değerlendirmelerinde, egemenlerin baskı politikaları yıldırma amacı taşıdığı vurgusuna sıkça yer veriliyor.Buda G20 korkusunun göstergesi olarak görülüyor. Devletin insanları sindirme amacı taşıyan politikaları tutsaklar içinde aynı şekilde uyguladığı, örnek olarak bazı tutsakların kabul ettiği ‘‘Özür Dileme’’ politikası ile daha düşük cezaların verilmesi, burujuva hukukunu dahi ayaklar altına alarak basın özgürlüğünün rafa kaldırılması gibi uygulamalar, Alman Devlet makamlarının zirveye yüklediği anlamı ortaya koyuyor.
Bir yandan somut delil olmamasına ilişkin yıllarca hapis cezası istenen tutsaklar varken.G20 tutsaklarının önemli bir kısmı özür dilememesi, devletin uygulamalarının anti-emperyalist kesim nazarında boşa çıkarıldığı görüşü hakim.Haklı ve meşru bir hakkını kullandığını ifade ederek asıl ‘‘suçlu’’olarak egemenleri göstermeye devam ediyorlar.Önümüzdeki dönemlerde devam eden mahkemelerin sonuçlanması ile farklı bir aşamaya evrilecek olan, sistem karşıtlarının deyimiyle, baskı politikalarına karşı kamuoyuna duyarlı olma ve tutsakları sahiplenme çağrısı yapılıyor. G20 sürecinin başından beri protestolarda yer alan grupların mücadeleden vaz geçmeyeceklerini dile getirerek “devlet saldırıyor ve direniş devam ediyor!” mesajını veriyorlar.