HANNOVER |16.12.2017| Avrupa Türkiyeli İşçiler Konfederasyonu (ATİK) tarafından:
“TÜRKİYE HAPİSHANELERİNDE TEK TİP ELİBESEYE HAYIR” kampanyası adıyla, Hannover’de bir panel gerçekleştirildi.
Panele türkiye’den Avukat Ercan KANAR ve ATİK Eş Genel Başkanı Zeynep ÇALIŞKAN katıldı.
İlk Konuşmayı Zeynep Çalışkan yaptı. Z. Çalışkan, Türkiye ve dünyanın diğer ülkelerinde ki hapishanelerdeki tek tip elbise uygulamalarının kısa bir tarihini ve dökümünü verdi.
En ileri kapitalist ülkelerden “demokrat” görünümlü en gelişmiş emperyalist-kapitalist ülkelere kadar, siyasi mahkumlara baskı ve işkence uygulandığını ve tek tip elbise’nin de bu işkencenin bir başka biçimi olduğunu örnekleriyle anlattı.
Çalışkan, egemen sınıfların siyasal mahkumlara baskı uygulamasının nedeni olarak, komünist, devrimci ve ilerici insanların kitleler üzerindeki etkisini kırmak ve izole etmek için yaptığını, çünkü, hapishanelere kitlelerin en ileri unsurlarının konulduğunu vurguladı. Hapishanelerde siyasi tutsaklara yönelik uygulamanın işçi ve emekçilere uygulanan baskı ve şiddetten ayrı ele alınamayacağını, dışarda emekçilere uygulanan baskı ve faşist terörün içerdekilere daha katmerli bir şekilde uygulandığı belirlemesinde bulundu.
Ayrıca, Almanya’da tutuklu bulunan ve Münih ağır ceza mahkemelerinde yargılanan ATİK’li ve Kürdistanlı ve diğer devrimci tusakların durumunu ve haksız yargılamaları dile getirdi. Çalışkan, 17 bin kadın hükümlü ve tutuklu olduğunuda konuşmasına ekledi.
SAVAŞ HUKUKU
Av. Ercan Kanar, Türkiye ve Kürdistan’daki hapishanelerdeki uygulamalarını yakından bilen biri olarak, bunların yerel ve evrensel hukuki boyutlarıyla ele aldı.
Türk devletinin, muhaliflerine karşı bir taraftan savaş hukukunu (ortada bir savaş yokken) uygularken, bunun engizisyon hukuku olduğunu ve ona benzediğini, uluslararası örnekleriyle anlattı.
Dinleyiciler tarafından dikkatle dinlenen Kanar, devletin muhaliflerine ağır işkenceler uyguladığını, bununla yetinmeyip mahkum ve tutukluların ailelerini ve yakınlarınıda tehdit ettiğini örnekleriyle anlattı.
Ortada bir suç olmadığı halde, savcı ve yargıçların kararlarının yürürlükteki “resmi” hukukla bir ilişkisinin olmadığını, her muhalifi bir örgüt üyesi olarak (hiç bir delil yok iken) yargılayıp ve ağır cezalar verebildiğini, bunun uluslararası bir hukuk ile de uzaktan yakından bir ilişkisi olmadığını ve Nazi hukukunun Türkiye versiyonu olduğunu vurguladı.
Cezaevlerinde 2002 yılında 59 bin hükümlü ve tutuklu varken, bugün bu rakamın 230 bini geçtiğini, bunların içinde 63 bin üniversite öğrencisi ve üniversiteyle ilişkisi olanlardan oluştuğunu ve bu verilerin, iktidarın toplumun en ileri aydın kesimlere yöneldiğinin göstergesini oluşturduğunu söyledi. 384 toplam cezaevi olan bir ülkede bunun yetmediğini yeni yeni cezaevleri yapıldığını ve bunu iktidarın sevinçle açıkladığını söyleyen Kanar, burjuvazinin cezaevlerini büyük bir sermaye üretim alanı olarak ele aldığını açıkladı.
Ercan Kanar, Karamsar olmamak gerektiğini ve mücadeleyi birleşerek ileri taşımanın ve toplumsal muhalefeti yükseltmenin gereklilğini vurgulayarak konuşmasını bitirdi.
Kaynak: Avrupa