ATİK (Avrupa Türkiyeli İşçiler Konfederasyonu, Yeni Kadın ve YDG`den (Yeni Demokratik Gençlik) Tarsus hapishanesinde açlık grevinde olan tutsaklar için açıklama:
Türkiye coğrafyasında 15 Temmuz “darbe girişimi”nin iktidar tarafından “Allahın lütfu” olarak değerlendirilmesinin ne anlama geldiği/ geleceği, çok kişi tarafından daha o an anlaşılsa da, R.T.Erdoğan ve şürekası AKP’nin, OHAL gölgesinde üst üste çıkarttığı KHK larla, Türkiye halkı kısa süre içinde yaşamın her alanınında, “Allahın lütfu”nun sonuçlarını hep birlikte yaşayarak anlamakta gecikmedi.
İktidar sahiplerinin uygulamaya sokmak istedikleri her militarizasyon sürecini toplumsal yaşama engelsiz yerleştirebilmek, topluma kabullendirebilmek için, ilk olarak saldırdığı ilerici, devrimci, yurtsever kesimdir. Buna da önce en acımasız/ faşizan yüzü ile hapishanelerden; ama ille de siyasi kadın tutsaklardan başlar. Önce tutsak kadınlar üzerinden zincirin ilk halkası kırılmaya çalışılır, sonra tüm siyasi tutsaklara aynı saldırı yöneltilir ve toplumsal yaşamın bütün gözeneklerine yayılır.
Çünkü yüzyıllardır süregelen erkek egemen toplumsal şekillenişin kadının ruhunda yarattığı tahribatlarla kadın zayıf düşürülmüş, bağımlı kılnmış, metalaştırılmış, böylece de toplumun en zayıf halkası haline getirilmiştir. Egemenler buradan aldıkları güvence ile saldırıya ilk önce kadınlardan başlar… Ancak başladıkları nokta siyasi kadınlar olunca, her defasında hiç beklemedikleri direnişlerle karşı karşıya kalmıştırlar… Tarih buna defalarca tanık olmuştur.
OHAL Ve KHK ların Gölgesinde Yeni Hapishaneler
OHAL ve KHK lar ile birlikte yaşanan tutuklama ve gözaltı furyası nedeniyle hapishanelerde yaşanan olağanüstü yoğunluk, TC devletini yeni hapishaneler yapmaya yöneltti. Ancak yeni yapılan bu hapishaneler, faşizmin daha sınırsız uygulandığı yerler olmaktadır..
Mersin’in Tarsus ilçesinde üç ay önce yapımı tamamlanarak açılan Tarsus T Tipi Kadın Kapalı Hapishanesi, hapishane yönetimi, gardiyan ve askerler tarafından işkencehaneye dönüştürülmüş durumda… Her gün yeni bir işkence ve hak ihlali ortaya çıkıyor.
20 Haziran’da Sincan ve Tarsus C Tipi Hapishanelerinden, Tarsus T Tipi Kapalı Hapishanesi’ne sevk edilen 90 siyasi kadın tutsak, asker ve gardiyanlar tarafından saçlarından çekilerek yerlerde sürüklenmiş, cop ve tekmeyle fiziksel şiddete, küfürlere, tecavüz tehdidine maruz kalmışlardı. Ancak asker ve gardiyanlar, “tutsakların kendilerini darbettiği” iddiasında bulunarak, tutuklu ve hükümlü kadınlardan şikayetçi olmuştular. Darp edilen tutsaklar revire götürülmemiş ve darp raporu da verilmemiştir. O tarihten bu yana hapishane yönetiminin baskı ve işkence uygulamaları, hak ihlalleri had safhada. Kadın tutsaklar, personelin uyguladıkları şiddeti müdüre bildirmek isteseler de, karşılarında bir muhatap bulamamaktalar.
Yaşananlar kadın tutsaklar tarafından sadece avukat yoluyla dışarıya aktarılabilinirken, tüm iletişim ve diyalog kanalları ise hapishane yönetimi tarafından keyfi bir şekilde kısıtlanmış durumda. Tutsakların ihlalleri anlatan mektupları “yalan” gerekçesiyle gönderilmiyor. Tüm kitaplara el konulup sadece roman türü kitapların okunmasına izin verilirken, bu kitaplar da cezaevi yönetiminin süzgecinden geçiriliyor ve sadece yönetimin “okunabilir” dedikleri kitapları alabiliyorlar.
Tutuklulara kâğıt kalem verilmediğinden şikayet dilekçelerini yazamıyorlar. Binbir zorlukla yazsalar da hapishane yönetimi tarafından dilekçeler dışarı çıkartılmıyor.
Kadın mahpusların her fırsatta, gardiyanlar ve askerler tarafından maruz kaldıkları saldırılara son olarak “Tek tip elbise” ve “şifreli görüş” uygulaması tehtidi eklenmiş durumda. Tutsakların aileleriyle yaptığı kapalı görüşlerde, T.C kimlik numaralarının son 6 hanesinin şifre olarak kullanılması istenmekte. Bu dayatmaları kabul etmedikleri için tutsakların üzerlerinde uygulanan baskılar daha da artmakta.
15 kişinin kaldığı koğuşlarda üç kişiye bir kişilik yemek verilmekte, bu yemeği de, 3 kaşık ve çatalla kadınlar sırayla yemek zorunda.
Hapishanedeki bütün musluklardan çamurlu su akmakta. Buna rağmen hapishane idaresi tarafından yaz aylarında 50 dereceye ulaşan sıcaklıkta dahi, tutsakların su ihtiyaçları karşılanmayarak adeta Kerbela yaşatıldı. Kadınlar dışarıdan su almak istediklerinde de kendilerine, ‘Su yok!’ deniliyor.
Kadın Tutsaklar Açlık Grevindeler;
52 siyasi kadın tutsak, hapishane yönetimine uyarı amaçlı 8 Ağustos’ta 5 günlük açlık grevi gerçekleştirmişti. Başta tek tip elbise ve şifreli görüşme olmak üzere tüm saldırıların sona erdirilmesi, temel ihtiyaçların giderilmesi, erkek personeller tarafından aranmaya maruz kalmaları vb. uygulamaların son bulması idi talepleri.
Fakat taleplerin karşılanmaması ve koşulların düzeltilmemesi üzerine, baskılara karşı bir direniş açığa çıkarmak amacıyla 12 kadın tutsak, 15 Ağustos itibariyle süresiz/ dönüşümsüz açlık grevine başladılar. Açlık grevi ikinci ayına girdi.
Suç Duyuruları Sonuçsuz Kaldı
Geçtiğimiz ay tutuklu aileleri ve avukatlar, Adalet Bakanlığı’na, TBMM İnsan Hakları Komisyonu’na, CHP ve HDP’ye hapishanede yaşanan işkence ve darp raporlarını göndererek, işkence ve kötü muameleye maruz kaldıkları gerekçesiyle suç duyurusunda bulundular. Fakat yapılan bütün başvurular sonuçsuz kaldı. Zira devlet, özellikle siyasi tutsaklara öç alma mantığı ile yaklaşmakta. Yeni hapishanenin müdürü çok tanıdık bir isim olan Mahmut Çaça… Çaça, 24 Eylül 1996 tarihinde, 11 PKK’lının demir sopa ve çubuklarla öldürüldüğü Diyarbakır E Tipi Kapalı Cezaevi’nde 1’inci Müdür olarak görev yapmıştı ve olayla ilgili hakkında açılan davada, “kasten yaralama” suçlaması olsa da, dava zaman aşımı nedeniyle düştü ve hiçbir cezai yaptırım uygulanmadı. Aksine bugünlerde mükâfatlandırılarak Tarsus T Tipi Kadın Kapalı Hapishanesi’ne müdür olarak getirildi.
Baskılar gittikçe sistematikleşiyor
OHAL süreciyle birlikte hapishanelerde özellikle kadın tutsaklar birçok kısıtlamayla karşı karşıya kaldı. Gittikçe sistematikleşen baskılara hergün bir yenisi eklenirken, karşılığında direnişler de büyüyor. Nitekim Van T Tipi Hapishanesi’ndeki kadın tutsakların, saçlarından sürüklenmemek için saçlarını kazıttıklarını, sosyalist basından kısa süre önce öğrendik. Ülkenin diğer hapishanelerinde de durum çok farklı değil ve bu baskıların giderek artacağını tahmin etmek te zor olmasa gerek.
“And olsun ki; Biz kadınlar, en büyük kariyerimizi sizin saltanatınızı yıkarak yapacağız..” – G. Kışanak
İnsanlık mücadelesinin tarihinde defalarca tanık olunan hapishaneler direnişi, 15 Ağutos’tan bu yana Tarsus T Tipi Kadın Kapalı Hapishanesi’nde bir kez daha yaşanıyor. Hapishanedeki baskı, zulm ve işkenceye, insanlık dışı yaptırımlara, hak gasplarına son verilmesi, tek tip elbise ve şifreli telefon görüşmesi dayatmalarının geri çekilmesi talepleriyle devrimci, yurtsever kadın tutsaklar bir kez daha yatırdılar bedenlerini açlığa… İmha ve inkârın, baskının ve zulmün kol gezdiği Türkiye ve T. Kürdistanı coğrafyasında, “hayata dönüş” adı altında önce ölümün yaşatıldığı hapishane koşullarında, tutsakların yaşattığı hak arama mücadelelerin en sonuncusu bedenini siper etmektir. “Hizmete” yeni açılan Tarsus T Tipi Kadın Kapalı Hapishanesi’nde ileri sürülen tüm bu dayatmalar geçirilebilinirse, giderek diğer hapishanelerde de yaygınlaştırılacağını çok iyi bilen siyasi kadın tutsaklar, ilk ipi göğüsleyenler olarak, her türlü çabalarının boşa çıkartılmasından kaynaklı, mücadele silahlarının son mermilerini kullanıyorlar ve bir ayı geride bıraktılar.
Gün, Faşizme Karşı Omuz Omuza Direnişi Büyütme Günüdür
Mücadelenin her alanında direnişi sahiplenmenin ve dayanışmanın tarihsel görevimiz olduğu bilinci ile, zulme bedenlerini siper eden kadın tutsakların direnişlerini en devrimci duygularımızla selamlıyoruz. Direnişleri, direnişimizdir!
ATİK, Yeni Kadın, Yeni Demokratik Gençlik olarak, faşizme karşı direnmenin haklılığından ve meşruluğundan aldığımız güçle, başta kadınlar olmak üzere, onurlu yaşamdan yana olan herkesi kadın tutsakların direnişini sahiplenmeye, haklı taleplerini taleplerimiz olarak yüksek sesle dillendirmeye, onların Avrupa’daki sesleri olmaya, direnişi büyütmeye çağırıyoruz! Gün; geleceğine sahip çıkma, faşizme karşı omuz omuza dayanışma günüdür.
- Bimre koleti, Biji Azadi!
- Faşizme Karşı Omuz Omuza!
- Jin, Jiyan, Azadî!
Kaynak: Avrupa