Home >> Haberler >> Avrupa >> Yeni KADIN’dan Kamuoyuna Zorunlu Açıklama

Yeni KADIN’dan Kamuoyuna Zorunlu Açıklama

YENİ KADIN |17.12.2016| 05.11.2016 tarihinde, Zeynep Tüm“ün hayatına son verdiği haberini sosyal medya kanalı üzerinden öğrendik. Kurumumuz üyelerinin bir kesimi tarafından tanınan Zeynep`in yaşama ani vedası, hepimiz tarafından üzüntü ile karşılandı.

ATİK sitesinde yayınlanan başsağlığı mesajında ve sosyal medya üzerinden yapılan ilk açıklamalarda Zeynep`in Yeni Kadın üyesi/aktivisti olduğu ifade edilmiştir. Öncelikle çok önemli olmamakla birlikte bu noktaya bir açıklık getirmeyi gerekli görüyoruz. Zeynep Tüm, Fransa`ya geldiği ilk yıllarda Yeni Kadın ile ilişkilenmiş, üyesi olmuş, bir süre Yeni Kadın Paris komitesi üyesi olarak alan faaliyetlerinde yer almış, ancak bir süre sonra istifa etmiştir. Bunun haricinde, dönem dönem ATİK Gençlik ve Tatil kamplarına katılımıştır. Bunun dışında sevgili Zeynep’in Yeni Kadın ile bir bağı veya ilişkisi olmamıştır. Hiç şüphe yok ki bu durum, Zeynep’i bir kadın örgütü olarak sahiplenmemizin önünde bir engel teşkil etmemektedir. Ancak ilk açıklamalarda “Yeni Kadın üyesi” tanımlaması kullanıldığından dolayıdır ki; bizim bu konuya ilişkin daha hassas yaklaşma, geniş bir soruşturma yürütme zorunluluğunu beraberinde getirmiştir.

Olayı sosyal medyadan duymamız, bir fiil ilk andan itibaren gelişmelerden haberdar olamayışımızdan kaynaklı olaya geç müdahil olmamız, ne olduğunu anlayabilmek için belli bir soruşturma içine girmek zorunda kalışımız ve bu soruşturmanın sonuçlanma sürecinde Yeni Kadın olarak çok yoğun bir süreçten geçiyor olmamız vb. bir dizi neden, zorunlu yapmamız gereken açıklamayı geciktirdi. Bu konuda tüm dost kadın örgütlerinden ve kamuoyundan özür dileyip özeleştiri verirken, sürecimizi anlayarak açıklamamızı sabırla bekledikleri için teşekkür ediyoruz.

     Zeynep’in sonsuzluğa uğurlandığı törende yaşananlar;

Zeynep Tüm`ün 22.11.2016 tarihinde sonsuzluğa uğurlandığı törendeki gelişmelerden, Paris’te faaliyet yürüten dört kadın kurumunun imzasını taşıyan açıklamanın, SKB Paris’in sosyal medya üzerinden yayınlamasıyla öğrenmiş olduk.

Açıklamada, Zeynep Tüm`ün aile fertlerinin, “Zeynep’in B.A. ile birlikteliği süresince şiddete maruz kaldığı” yönlü söylemlerinden yola çıkarak, SKB Paris’in törende sunduğu mesajda, “erkek şiddeti sonucunda kendi hayatına son vermek zorunda kalan kadın arkadaşımız” açıklamasını yapmalarının ardından, SKB li kadın arkadaşlarımızın, B.A. tarafından telefonla aranarak hakaretlere ve belden aşağı küfürlere maruz kalmalarını dehşetle okuduk.

Almanya’da faaliyet yürüten SKB li kadın arkadaşlarımızla iletişim kurarak, 25 Kasım’da merkezi eylem sonrası görüşme kararı aldık. Görüşme sonrasında SKB li arkadaşlarımıza, Yeni Kadın MYK`sı olarak bu olayı araştıracağımızı ve ona göre tavır belirleyeceğimizi bildirdik.

     Psikolojik şiddetin yarattığı ruhsal çöküntüler ve tahribatlar çok daha ağırdır

Yaptığımız araştırmalar ve bir dizi görüşmeler sonucunda; Zeynep Tüm`ün B.A. ile birlikteliği sürecinde psikolojik ve ekonomik şiddete maruz kaldığı bizlerce de açıklığa kavuşmuştur. Fiziksel şiddet noktasında, Zeynep’in her nekadar aile fertlerinden bazılarına “fiziksel şiddete de maruz kaldığı” yönlü açıklaması olmuşsa da, bir otopsi raporu veya Zeynep’in yaşarken bizlere yaptığı bir beyan olmamasından kaynaklı bir fikir belirtmemiz mümkün değil.

Bu tür olaylarda, sadece muhataplar değil, aynı zamanda yakın aile çevreleri ve onlar üzerinde yaratılabilecek tahribatlar da dikkate alınarak hassasiyetle yaklaşılmasi gerektiğine inanmaktayız.

Örneğin; sosyal medyada yapılan açıklamalardan birinde, “B.A.`nin ilk eşinin de intihar ederek hayatına son verdiği söylentieri var…” belirlemesi, gerçeği yansıtmamaktadır.

Zaten içinde yaşanan bu karmaşık ve travmatik süreçten doğal olarak yıpranan çocuklar, bu açıklamaya, kendilerine sorulmaksızın yanlış bilgilerin yayılmasına ve annelerinin bu olaya karıştırılmasına büyük tepki göstermişlerdir.

Yine sosyal medya üzerinden yapılan açıklamalardan birinde, “otopsi raporunda, Zeynep Tüm’ün yakın dönem önce de şiddete maruz kaldığına dair izlerin görüldüğünden” bahsedilmişti. Oysa ki; ne Zeynep Tüm’ün ailesinde ne de  B.A.`nin ailesinde böylesi bir rapor yok. Aksine Zeynep’in kardeşinin bizlere söylediği; “naaştaki uzun ve yakın dönemdeki olabilecek darp izlerinin ortaya çıkartılabilmesi için naaşın üç ay gibi bir süre bekletilerek otopsi yapılması gerektiği, ancak ailenin razı olmamasından kaynaklı bu otopsi yapılamadan cenazenin gönderildiği” yönündedir.

Ancak hepimiz biliriz ki şiddet sadece fiziksel olarak uygulanmaz, çeşitli türevleri vardır. Psikolojik şiddet, şiddet türünün en korkuncu, en tehlikelisi olup, fiziksel kaba şiddete göre yarattığı ruhsal çöküntüler ve tahribatlar insan yaşamında çok daha derin travmalara neden olmaktadır. Bu nedenle Zeynep Tüm’ün fiziksel şiddete maruz kalıp kalmamama noktasında fikir belirtebilecek durumda olmayışımız, Zeynep’in şiddete maruz kalmadığı anlamını taşımamaktadır…

Yaptığımız görüşmede, B.A.’nın kadına bakış açısı, yaklaşımı ve benzeri kendini çok net olarak göstermiştir. B.A. görüşmemizde kendini savunma adına; “Zeynep’i bana bağlayan hiç bir ortak nokta yoktu. Bizim ne ortak bir çocuğumuz, ne ortak bir malımız, ne de maddi yatırımımız vardı… Madem Zeynep şiddet görüyordu neden kalıyordu yanımda?“ diyerek, devirdiği çamlara yenisini eklemekte bir sakınca göremeyecek kadar egosu tavan yapmış bir erkek tiplemesi olarak çıktı karşımıza… B.A ikili ilişkinin bağlayıcılığını, maddi varlığa ve mülkiyete bağlayacak kadar kadın ruhunu anlamaktan uzak bir kişilik… Üstelik Zeynep’in, B.A’nın yaşamsal ihtiyaçlarını giderme noktasında son derece özverili olmasından hiçbir rahatsızlık duymayan, (kendisinin sahip olduğunu iddia ettiği devrimci kişilikten kaynaklı da olsa) aksine bunu gururla anlatan asalak bir kişilik… Maalesef birliktelik anlayışı, yaşamı her noktada paylaşmak değil, birilerinin omuzlarına basarak yaşamını idame ettirme anlayışından ibaret… Doğal olarak birliktelikte bu yaşam tarzının psikolojik travmalara neden olacağını da görmemek için ısrar etmekte ve “madem şiddet görüyordu neden yanımda kalıyordu… Zeynep kendini savunabilecek durumda bir kadındı” diyebilmekte… Özellikle psikolojik şiddetin yarattığı ruhsal çöküntüleri, tahribatları anlamak, görmek istemeyen ve toplumun kendisine tanıdığı erkek olmanın getirdiği özgüven patlamasını son kertesine kadar sergileyen bir tipleme…

     4 saat 18 dak. lık Şantaj Kaydı

Yapılan sorgulamada, WhatsApp görüntüleri sosyal medya üzerinden de paylaşılmış olan, „şantaj mesaj“ konusuna gelince…  B.A.’nın, Zeynep’in Türkiye’den Fransa’ya dönmeden önce, B.A.’dan ayrıldığını B.A. yı aklayarak kendi sayfasından yayınlamaması halinde kullanacağını söylediği 4 saat 18 dakikalık kaydı bize vermesini istediğimizde, “böyle bir kaydın aslında elinde olmadığını, Zeynep ile yaptığı bir görüşmede, annesinin arkadan “10 yıldır kızıma ne nikâh kıydın ne de üzerine bir mal aldın… benim kızım neye güvenip te sana geri dönsün” diye bağırdığını ve annesinin bu söylemini kayıt etmek istediğini ama yanlış tuşa basarak bunu da yapamadığını söyledi… Ve kendi hesabından, yazışmanın tümünü bize gösterdi. Bahsi geçen 4 saat 18 dak.lık şantaj olayının bu olduğuna şüphe yok ki inanmadık… Ancak varsayalım ki durum B.A.’nın anlattığı gibi bile olsa, yaptığının şantaj olduğu gerçeğini değiştirmez.

     B.A.’NIN AÇIKLAMASI

Sosyal medyadaki açıklamalardan sonra, B.A.`nın kendi facebook sayfasından yaptığı açıklama ise; hayat arkadaşını yitirmiş birinin üzüntüsünden çok, kendini savunma adına yaptığı ama bunu yaparken de kendi kişiliğini ortaya koyduğu bir açıklama olarak görüyoruz. Aynı zamanda B.A.’nın bu yazıda, Zeynep’in özeli ile ilgili bilgiyi deşifre edişini ise, 10 yıl yaşamı paylaştığı Zeynep’e dönük saygısızlık olarak görüyor ve etik bulmadığımızı ifade ediyoruz.

Sonuç olarak; Zeynep Tüm’ün yaşamına kendi elleri ile son verme nedenini bazı kişiler hastalığına ve onun yarattığı psikolojiye bağlasalar da, açıklamamızın başında da belirttiğimiz gibi, özellikle piskolojik şiddetten beslenen bir durum olduğu bizim için de nettir. En azından Zeynep, üç işte birden çalıştığı ve ekonomik olarak kimseye bağımlılığının olmadığı, aksine B.A.’nın dahi yaşamsal ihtiyaçlarını karşıladığı sağlıklı günlerinde bir insan olarak görmesi gereken ilgiyi, saygıyı, güveni görmemiş olması, sürekli kendisini kabullendirmeye çalışma hali, Türkiye’ye gitmeden önce, Türkiye’deki kardeşi ile yazışmasından anladığımız korku hali vb. birçok şey bunu göstermektedir.

Yine Türkiye’ye gitmeden önce ağbisi ile yazışmasında “geri dönmemek üzere gitmek istediğini, biletini alacağını ama korktuğunu” yazıyor. Ve “Gerçi el sürmez, o da korkar biliyor ki polise giderim” diyor. Dönmemek üzere Türkiye’ye gitmek istediğini B.A. ile de konuştuğunu ve B.A.’nın bu duruma rıza göstermediğini, ailesine ve çevreye Fransa’ya alışamadığı için geri döndüğünü söylemesini istediğini” yazıyor ağbisine… Oysa B.A. Türkiye’ye giderken çok iyi ayrıldıklarını, herhangi bir sorunlarının olmadığını, Türkiye’ye gittikten sonra Zeynep’in ailesinin baskısı altında kalarak dönmek istemediğini söylüyor. Bu durum, B.A.’nın samimi olmadığını bir kez daha açığa çıkarırken, Zeynep’in sistematik bir şekilde psikolojik baskı altında kaldığını da göstermektedir.

 

     KADINA BİÇİLEN TOPLUMSAL ROLÜN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

Erkek egemen kapitalist sistemin yapısal temel taşlarını oluşturan cinsiyetci toplum yapısı, Zeynep Tüm şahsında da, bir psikolojik şiddet ve kadına yönelik toplumsal baskının sonuçları olarak kendisini göstermiştir. Ataerkinin ortaya çıkışından günümüze değin, egemen sistem ve ataerki birbirini besleyen en önemli dinamikler olup, her toplumsal değişimde egemen sistem, ataerkiyi kendi çıkarları doğrultusunda şekillendirmiş, kadını erkeğe bağımlı kılan bir toplumsal kültürle kadını yok saymış, kadın bedeni ve emeği üzerinden şiddeti toplumsal yaşamın her alanında tekrar tekrar üreterek kendi varlığını sürdürmüştür. Bu durum kapitalist sistemde de, kapitalizmin çıkarları doğrultusunda şekillendirilerek korunmuştur. Ne yazık ki sistem karşıtı olmalarına rağmen, inceltilmiş erkeklik kültürü devrimci/ demokrat çevrelerde de yansımalarını bulmaktadır.

Örneğin B.A`nın Zeynep ile olan ilişkisinde mülkiyetci temeldeki bakış açısı, aile kurumu temelindeki maddi algılayış, ve „bizim ortak çocuğumuz, mülkiyetimiz“ yoktu gibi açıklaması, kadına biçilen toplumsal rol kabulünün B.A.daki yansımasıdır. Kadın, ataerkil toplumsal şekillenişte toplumda ve onun en küçük birimi olan “aile” denilen çekirdek yapıda yok sayılmakta, bu durum kadın üzerinde açıktan bir baskılanma ve şiddet unsuru oluşturmaktadır. B.A ve Zeynep özgülünde ise bu durum, Zeynep’in üç işte çalışmasına, B.A.’nın kişisel ihtiyaçları da dahil Zeynep’in hesabından ödenmesine rağmen hala söz sahibi B.A nın olmasında göstermektedir.

B.A. “ben onun için birsürü şey yaptım. Onu buraya getirdim, Fransız vatandaşı yaptım, işçi yaptım vb” derken, Zeynep’in birlikte oldukları süreç içinde bir fiil sürekli üretimde olduğu, B.A.’nın özel cep telefonu da dahil evin bütün giderlerinin Zeynep tarafından karşılandığı, ev içindeki B.A.’nın yaşamını idame ettirmesi de dahil harcadığı emek B.A. tarafından görmezden gelinmektedir. Tek başına bunlar dahi B.A.’nın Zeynep üzerindeki psikolojik baskısının göstergesidir.

    DEVRİMCİ KÜLTÜR MÜ, BURJUVA KÜLTÜRÜ MÜ?

SKB Paris’in, Zeynep’in sonsuzluğa uğurlandığı törende sunduğu mesajda, “erkek şiddeti sonucunda kendi hayatına son vermek zorunda kalan kadın arkadaşımız” açıklamasını yapmalarının ardından, SKB li kadın arkadaşlarımızın, B.A. tarafından telefonla aranarak hakaretlere ve belden aşağı küfürlere tacize maruz kalmalarını dehşetle kınıyoruz…

B.A.ile yaptığımız görüşmede, bu konuda kayıtsız şartsız özeleştiri vermek zorunda olduğunu, devrimci kültür ve ahlâktan şu veya bu şekilde de olsa nasibini almış kişilerin bu küfürlerin ne anlama geldiğini bilmek zorunda olduğunu ve bu davranışın doğuracağı sonuçları çok net ve kati bir dille konuştuk… Bu konuşmadan sonra B.A. özeleştiri vereceğini söyledi. Görüşmemizden iki gün sonra elimize ulaşan sözde özeleştirinin daha başında, “kendisine Sosyalist Kadınlar Birliği diyen kurum” ifadesini kullanarak, özeleştiri diye kaleme aldığı yazıyı, esasında sözde kendini savunma platformu olarak kullandığını, zihinsel hiçbir değişikliğin olmadığını göstermiştir. Diğer taraftan; sunduğu sözde “özelestiri“nin sonunda SKB’den ve devrimci çevreden kullandığı “argo kelimelerden” dolayı özür dileyip, özeleştiri verdiğini beyan etse de, yazının bütününde cinsiyetçi bakış açısından kurtulamayan ve kesinlikle kabul etmeyeceğimiz bir uslüp ile yazılan ve kendini savunma üzerine inşa edilen bir yazı olmasından kaynaklı tarafımızdan kabül edilmemiştir.

Ataerki emperyalist sisteme karşı sokaklarda birlikte mücadele ettiğimiz, devrimci bir kadın örgütüne ilişkin bu küçümser, yok sayan yaklaşımı, tüm devrimci kadın örgütlerine ve kendimize yapılmış bir hakaret olarak görüyoruz. Devrimci bir kadın örgütünün, örgütsel niteliğine dönük bu yaklaşım, kesinlikle tavır geliştireceğimiz bir tutumla karşılık bulur. Bizler devrimci kadınlar olarak, ezilen toplumun ve kendimizin haklarını savunduğumuz sokaklarda olmaktan herzaman onur duyduk. Sokaklar bizlerin özgürlük alanlarımızdır…

Değerli dostlar;

Bilinmelidir ki; devrimci, ilerici, demokrat çevrelerde kendini var eden, bu alanlardan herhangi birinin aktivisti olan bir erkeğin, devrimci kadın aktivistlere yönelik küfür içeren hakaretleri, burjuvazinin kadına bakışı ile bütünleşmekte olup, asla bağışlamayacağımız kırmızı çizgimizdir. Bu türden kişilerin bu çevrelerde hala var olmaları, kendilerini devrimci, demokrat birey olarak ifade etmeleri demokrasi mücadelesine zarar vermektedir ve asla kabül edilemez… Dolayısıyla B.A.’nın da üzerinde taşıdığı kültürel şekillenişin, burjuva kültürü olduğunu görüp, devrimci ahlak ve kültürle bütünleşen bir tarzda samimi ve özeleştirel bir şekilde soruna yaklaşmadığı sürece, bu kurumlar tarafından sahiplenilmesini doğru görmediğimiz gibi, her fırsatta teşhir edeceğimiz de bilinmelidir. B.A.’nın bu tavrını sürdürdüğü sürece, bizimde mevcut tavırımızın süreceğini devrimci, ilerici, demokrat kamuoyuna ilan ediyoruz ve B.A.’nın içinde yer aldığı kurumlardan uzaklaştırılmasını YENİ KADIN olarak talep ediyoruz…

    YENİ KADIN – Merkezi Yönetim Kurulu

16.12.2016


Kaynak: Avrupa

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir