19 Ekim tarihinde ATİK’in de içinde bulunduğu yetmişten fazla yerli ve göçmen demokratik kitle örgütü, sendikalar ve siyasi partilerin desteklediği ve örgütlediği sempozyuma, Türkiye’den Prof. Şebnem Korur FİNCANCI, Banu GÜVEN, HDP Milletvekili Tuğba HEZER ve Eğitim-Sen’den iki temsilci; Fransa’dan ise L’Humanite gazetesi direktörü, Yeşiller Partisi Senatörü, Sol Cephe sözcüsü, milletvekillei ve bazı sendika sorumluları konuşmacı olarak katıldılar.
Sempozyuma kurumlar adına yapılan bir açılış konuşmasıyla başlandı. Konuşmada, Türkiye’de yaşanan son gelişmelere ve bu sempozyuma neden ihtiyaç olduğuna dair bilgiler verildi.
Sempozyumda ilk sözü alan Ş. Korur FİNCANCI, Türkiye’deki insan hakları ihlalleri, hapishanelerdeki kötü koşullar ve T. Kürdistanı’nda yaşanan katliamları istatiksel olarak sundu. Hapishanelerde şu anda 195 bin kişinin bulunduğunu, bunun da kapasitenin %104’ü olduğunu ve 2017 yılında 207 yeni hapishane yapılacağını ve de tutuklu ve hükümlü sayısının da 245 bine çıkarılmasının hedeflendiğini söyledi. Hapishanelerde başta Gülen cemaati olarak ilan edilenler olmak üzere işkencelerin sistematik olarak devam edildğine vurgu yaptı. İHD olarak geçmişin işkencecilerini de savunacaklarını, bunun görevleri olduğunu söyledi. Ayrıca hendek olayları olarak lanse edilen olaylarda, yaşanan insan hakları ihlalleri, katliamlar ve devletin yalanlarını, İHD ve TTB olarak hazırladıkları raporlarla ortaya çıkardıklarını söyleyen Fincancı, 15 Temmuz darbe girişimi sonunda uygulamaya konulan olağanüstü hal uygulaması ve daha önce çıkarılan İç Güvenlik yasası uyarınca uygulanan devlet terörünün, 12 Eylül’ü aratmadığına vurgu yaptı.
Daha sonra sırasıyla söz alan Fransa İnsan Hakları Derneği temsilcisi, Amnesti İnternational Başkan yardımcısı, Sol Cephe sözcüsü, Sol Cephe Avrupa Parlementosu Milletvekili ve Yeni Anti-kapitalist Parti temsilcisi, Türkiye’de yaşanan gelişmelerden kaygı duyduklarını ve takip ettiklerini; demokratik, insan haklarına saygılı bir Türkiye oluşuncaya kadar takip etmeye devam edeceklerini söylediler. Ayrıca Fransa hükümetine ve Avrupa’ya çağrı yaparak, Türk hükümeti üzerinde daha fazla baskı uygulamaları, desteklemekten vazgeçmeleri istendi.
Sonra söz alan CGT sekreteri, FSU sendikası ve UNEF sendikası temsilcileri yaptıkları konuşmalarda emek cephesinde yaşanan saldırılara değinerek DİSK, KESK ve EĞİTİM-SEN’e yapılan saldırıları kınadılar ve desteklerini sundular.
Türkiye’den gelen gazeteci Banu Güven, Fransızca olarak yaptığı konuşmada olağanüstü hal uygulanan iki ülkede(Fransa ve Türkiye) bulunduğunu söyleyerek konuşmasına başladı. 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında basına uygulanan saldırılar hakında bilgi verdi. Kendisinin de çalışanı olduğu İMC TV’nin de içinde bulunduğu ondan fazla kanalın ve radyonun hikayeden bahanelerle kapatıldığını söyledi. Ama asıl nedenlerin, uyguladıkları haklı ve tarafsız yayın politikasıı olduğunu söyledi. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra 91 gazetecinin tutuklandığını, bunların içinde kapatılan cemaatçi gazetecilerinin de bulunduğuna vurgu yaptı.
Banu Güven’den sonra söz alan CGT Ulusal Gazeteciler Sendikası ve Sınır Tanımayan Gazeteciler temsilcisi ise yaptığı konuşmada, gazeteciler açısından Türkiye’nin son yıllarda dünyanın en büyük hapishanesi olduğunu söyleyerek, her şeye rağmen Türkiye’de zor şartlarda görevlerini yapan meslektaşlarını yalnız bırakmayacaklarına değindi.
Eğitim-Sen temsilcisi ve kadın kolları sorumlusu yaptıkları konuşmalarda Türkiye’deki iktidarın artık yönetemez durumda olduğunu, bundan dolayı da saldırılarını yoğunlaştırdığını söyleyerek konuşmalarına başladılar. Şu an 11 bin meslektaşının görevden alındığını ve bunların zor zamanlar geçirdiklerini söyleyen konuşmacılar Fransa ve Avrupa kamuoyuna her türlü desteği kendilerine vermeye davet ettiller. Karşılaştırma yapamak gerekirse, 12 eylül darbesinde işten atılan memurların 4891 olduğunu fakat 15 Temmuz’dan sonra 1 Eylül’de çıkarılan bir KHK ile 50 binden fazla kişinin işten atıldığı söylediler. Ayrıca başta Fransa olmak üzere bütün dünya kamuoyuna çağrı yapılarak T. Erdoğan ve şürekâsının uyguladığ baskı politakalarının her yerde teşhir edilmesi istendi.
L’Humanite gazetesi direktörü ise yaptığı konuşmada Türkiye’de basına karşı uygulan baskı ve sansürün kabul edilemez olduğuna vurgu yaparak, Avrupa ve Fransa’nın da buna Eutelsat üzerinden yayın yapan bazı televizyonları kapatarak destek verdiğini dile getirdi.
Son konuşmacı HDP milletvekili Tuğba HEZER “Türkiye’nin hiçbir zaman son zamanlarda demokrasi ve özgürlüge bu kadar yaklaşmadığına ve bunun yanında da bu kadar faşist baskı ve zulmün de az yaşandığına tanık oluyoruz” dedi. KHK ile devletin yönetilmeye çalışmasına vurgu yaparak “Avrupa bakanı Türkiye demokrasisi en iyi demokrasi diyor. Acaba bunların demokrasi dedikleri hapishanelerde uygulan işkenceler mi? Kürdistan’da yaşanan katliamlar mı? Çırılçıplak sürüklenen kadın gerilla cenazeleri mi? Hapishanelerde kadın banyolarına yerleştirilen kameralar mı? diye sormak istiyorum” diyen Tuğba HEZER, bunun demokrasi olarak utanmadan pazarlanmaya çalışılmasına vurgusu yaptı. T. Kürdistan’ı ve Ortadoğu’da yaşanan savaşın, ne yapacağını şaşıran T. Erdoğan’ın ayakta kalmak için son manevralarından biri olduğunu söyleyen milletvekili, Avrupa’nın bu konuda uyanık olması gerektiğini söyledi. Bu savaşın en sonunda Avrupa dahil herkesi içine çekeceğini ve bunun da önlenmez sonuçlar doğuracağını söyledi. T. Erdoğan’ın bu savaşın bir ayağı olarak seçilmiş beledediye başkanlarına ve milletvekillerine yöneldiğini, 19 belediye eş başkanının tutuklandığını ve 28 tanesinin de görevden alındığını, milletvekillerinin de dokunulmazlığının kaldırıldığını ve haklarında mahkeme kararları çıkartarak bunları işlevsiz hale getirerek tecrit etmeye çalıştığını söyledi. Ayrıca başta T. Kürdistan’ı olmak üzere yaşanan saldırıların sadece Kürtlere değil bütün demokrasi güçlerine olduğunu söyledi.
Sempozyumda ayıca Barış Akademisyenleri ve ATAC adına da konuşmalar yapıldı. Can Dündar’ın gönderdiği mesaj okunurken, Eğitim-Sen Başkanı ve Tutuklu Ögrencilerle Dayanışma Komitesi’nin gönderdiği görüntülü mesaj da kitle ile paylaşıldı.
500’den fazla kişinin katıldığı sempozyum, müzik dinletisiyle sonlandırıldı.
Kaynak: Avrupa