Gözaltında kaybetme, tarihler boyudur devletlerin halklara ve onların örgütlü güçlerine karşı uyguladığı devlet terörüdür. Bu terörün arkasında yatan neden, işçi sınıfı ve emekçilerin örgütlenmesini, baskıya ve sömürüye karşı hak alma mücadelesini bastırmak ve yok etmektir.
1920’lerde Hitler faşizminin “gece ve sis” operasyonlarıyla dünya tarihine giren bu yöntemle, milyonlarca Yahudi ve muhalif insan katledildi. Sonrasında ise; 1970’lerden günümüze, ABD’nin denetiminde Latin Amerika’da sistematik ve kitlesel olarak uygulanan bu yöntem, bugün de başta Kolombiya, Sri Lanka, Tamil Ealam, Filipinler, Irak, Afganistan, Baluchistan, Kaşmir olmak üzere birçok ülkede uygulanmakta
Coğrafyalar farklı olsa da faşizmin yöntemleri aynı;
Türkiye’de bu yöntem, 12 Eylül 1980 Askeri faşist darbesiyle sistemli bir uygulamaya dönüştü. Hedeftekiler devrimciler, komünistler, Kürtler ve muhalif kitle idi. 80’lerin sonu ve 90’larda bu politikalar daha da arttı. İHD verileri, sadece 1994’te 500’ün üzerinde insan kaybedildiğini, 1980- 2001 yılları arasında ise; 1388 kişinin devletin kolluk görevlileri ve ona bağlı paramiliter güçler tarafından zorla kaybedildiğini gösteriyor. Elbette gerçek rakamlar bunun çok üzerinde.
1995’e kadar gözaltında kaybedilenlerin aileleri ve yakınları, bir haber alabilmek adına ciddi mücadeleler vermiş olsalar da bu mücadeleler örgütlü bir güce dönüştürülememişti. Gözaltında kaybedilenlerden Hasan Ocak’ın 15 Mayıs 1995’te, birkaç gün sonra da Rıdvan Karakoç’un kimsesizler mezarlığına gömüldüğünün açığa çıkmasıyla bir araya gelen kayıp anneleri ve insan hakları savunucuları, ilk defa 27 Mayıs 1995’te İstanbul’da Galatasaray Lisesi önünde, ellerinde gözaltında da kaybedilen yakınlarının fotoğraflarıyla sessiz oturma eylemi başlattılar. Eylem, her Cumartesi saat 12.00’de sıcak – soğuk, yağmur – kar demeden tekrarlanarak süreklileştirildi. Bir süre sonra devlet güçlerinin şiddetli saldırıları, gözaltılar ve yasaklamalar ile karşı karşıya kaldıysalar da; onlar kararlı ve ısrarlı bir şekilde mücadelelerini devam ettirdiler. Bu yıl, 25 Mayıs günü Cumartesi anneleri ve insan hakları savunucuları onurlu mücadelelerinde, 1000. kez, “HAFIZA MEYDANI” dedikleri Galatasaray Meydanı’nda toplanacaklar.
Cumartesi Anneleri/insanları, Türkiye ve T. Kürdistanı’nda gözaltında kaybetme politikalarına karşı önemli bir mücadele tarihi yazdılar. Galatasaray Meydanı ise anaların mücadelesiyle, muhalif kimlikleri nedeniyle gözaltında kaybedilen binlerce insanın akıbetinin sorgulandığı bir alan oldu.
Faşizm Anaların Öfkesinde Boğulacak!
Zaman zaman gözaltı kayıpları için çeşitli coğrafyalardaki eylemlerle birleştiler; Galatasaray”- dan Plaza de Mayo’ya, Avrupa coğrafyalarına, ısrar, cesaret ve onurun adı olan köprü oldular.
Cumartesi Anneleri’nin 29 yıllık mücadele süreçlerinde, ilk günden, son nefeslerine kadar alanda adalet arayan BERFO ANA, ELMAS ANA, GÜZEL ANA ve daha niceleri artık aralarında değil… Ama geride kalanlar bu onurlu mücadeleyi inatla, inançla, kararlılıkla sürdürmeye devam ediyorlar. Onların anıları önünde saygıyla eğiliyoruz.
17-31 Mayıs Uluslararası Gözaltında Kayıplar Haftası vesilesiyle, gerek tüm dünyadaki gözaltı kayıpları mücadelesi, gerekse de Cumartesi Anneleri’nin 1000 haftadır sürdürdükleri mücadeleyi saygı ile selamlarken, Yeni Kadın olarak Avrupa coğrafyalarından dayanışma içinde olduğumuzu bir kez daha beyan ederiz. Ve bir kez daha haykırıyoruz; “Faşizm Mutlaka, Ama Mutlaka Birgün Anaların Öfkesinde Boğulacak!”
Kaynak: Avrupa