Kayan Yıldızlar Üzerine Düşünceler 33*
Turan Talay’a Selam Ederken…
Dağ yamaçları; saklı bir geçmişin gelecek düşü kurduğu erguvan kokularını hatırlatır, kar beyazı bir öykünün altından fışkırmayı bekleyen kardelenlere… O kardelenler ki bütün koyakların kıvrımlarını taa uzaklardan tanır. Hemi de bir bakışla. Hangi deve dikeni hangi dağ geyiğini ağırlar yaşlı bağrında ve hangi ardıç kokusuna hangi kuş konar bilir genç kardelenler. Bu dağlar da bilir kardelenlerin güneşe dönük yüzünü. Yılların ağırlığına göğüs geren ve umudu geleceğe taşımak uğruna yüreğini avucunda taşıyan o çocukların tarih defterine yazdıklarına tanık arıyorsanız yüce ve karlı dağlara bakmanız yeterlidir. O dağlar ki, taramalılar yamaçlarını amansızca döverken, kurşunlara siper eder koyaklarını, göğsünü hedefe düşüren her kardelene. Bu yüzden dağların yaşlı kartallarla birlikte ağlamışlığı yıllar boyu dilden dile türkü olur; yağan kara, açan çiçeğe, akan ırmağa. Rüzgârın sesi; kuşların kanadında, doruklara yerleşen kardelenlerin kulaklarında çınlayarak bütün ovayı kuşatır. Çiçeğe, böceğe, kurda kuşa ve en çok da insana merhem olur o türküler. Her bir kardelenin hikayesi tarih sahnesine silinmeyecek izler bırakırken bu izlerin takipçileri en serüvenci ruhuyla düşer yollara bir bir.
Bunların içinde biri var ki kardelenlerin tarihine bir o kadar farklı ve bir o kadar da derin hikayeler bırakır. Yeri gelir besler onları; arılara bereket balıyla ve yeri geldiğinde mühimmat taşır yaşlı, yorgun sırtıyla. Aç bırakmaz eteğine düşürdüğü bütün olanaklarıyla zulmün en kıyıcı zamanında doyurur, donatır tarihin şen çocuklarını. Köy köy dolaşır yüreğine yüklediği devrim sevdasıyla, dağ bayır dinlemez, pusu, ihanet dinlemez yürür yalnızlığıyla düşmanına inat. Şimdilerde zorluyor hayat hem de en zor sınavıyla. Zulmün, işkencenin ve mahpusluğun beceremediğini illet bir hastalığın pençesinde, hayat mücadelesiyle cebelleşirken, en çetin sınavı deneyimlediğini bilmek, acı bir tebessüm kondururken alnındaki derin çizgilere; bu durumda bile en çok yoldaşlarını ve memleketini özler durur sabırsızlıkla.
Oysa ki bulunduğu her yer/zamanda hayatın gülen yüzünü şaka yapar gibi ciddiye almaktan geri durmayarak gerek işçilerin gerekse de köylülerin anılarına kalıcı öyküler bırakmıştır. Zeytinburnu Gazlı Çeşme işçileri içindeki sendikal mücadeledeki örgütleyiciliği bir geleneğe proletarya partisi olma yolunda önemli katkılar yaparken 80, 90’lı yıllar arasında ise kırsal alandaki lojistik faaliyetin kardelenler açısından ne denli önemli olduğunu bu bölgedeki çalışmalarıyla çok şeyler öğrenebileceğimiz deneyimlerle göstermiştir.
Hayat bize göre belki de uzun bir yolculuk; tabi içine ne sıkıştırdığımız çok önemli. Ama doğa için bir an kadar kısa. Hele bir de ıskaladığımızda daha da vahim bir hikâye. Burada detayına girmeden kuşbakışı bir dokunuşla anlatırken Turan Talay’ı çok şeyi eksik bırakacağım ama yanlış yapmaktansa eksik bırakmayı bilinçli yeğliyorum. Belki de bu hikâyeyi sizler tamamlayacaksınız. Benim dilim bu kadar dönüyor.
Benim açımdan varlığı önemli bir huzur ve moral kaynağı olan bu güzel dosta selam ediyorum…
*Bu yazı Sevgili Turan’ı kaybetmeden önce kaleme alındı ve kendisi tarafından okundu ve vasiyeti üzerine yayınlandı.
Levent Kaçar
Ayışığı yakamoza selam ediyor dalgaların karanlığında üşüyen yıldızlara… Ağustos 2023
Kaynak: Avrupa