Ölümü değil, yaşamı sahipleniyor, emperyalist saldırganlık savaşlarına HAYIR diyoruz!
Rusya’nın Ukrayna’ya gerçekleştirdiği işgal saldırısı, savaş boyutuna çıkartılmış vaziyette devam ediyor. Emperyalistlerin kendi aralarındaki pazar dalaşı, pazarların yeniden paylaşımının bir tezahürü olarak devam eden bu durumda her zaman olduğu gibi yine kadınlar ve çocuklar savaştan zarar gören kesim olmakta. Ukrayna’da eli silah tutan erkekler militarizme/ orduya güç takviyesi yapılırken, kadınların payına çocuklarla birlikte sürgün yollarına düşmek oldu.
Böl-parçala-yönet politikası sonucu çıkartılan yerel ve bölgesel savaşları genelde Ortadoğu coğrafyasında ve emperyalist yayılmacılığın bir sonucu olarak geri bıraktırılmış ülkelerde tanık olsak da genelde, bugün savaş tamtamlarının çaldığı coğrafya Doğu Avrupa olmuştur.
Özellikle doğal gaz ve tarım alanında bölgenin en zengin ülkelerinden biri sayılan Ukrayna’nın hedef alınması hiç de tesadüf değildir.
Avrupa’ya doğal gaz aktarımının buradan yapıldığı düşünüldüğünde, ne dünya halklarının baş düşmanlarından olan Putin’in „Ukrayna’yı neo-nazilerden kurtaracağız.“ sözü anlam ifade ediyor, ne de okyanuslar ötesi diğer baş düşman ABD’nin canhıraş Ukrayna’ya, Almanya üzerinden yardım adı altında gönderdiği askeri ve silah sevkiyatı Ukrayna halkının yardımına gitmek anlamına geliyor, ne de AB ülkelerinin ikiyüzlü ve paylaşımdan pay alma hırslarını gizleyebilmeleri mümkün olabiliyor.
Kapitalizm, kendi kârına kâr katma hırsından dolayı, politikanın silahla yapılmasının diğer bir adı olan savaşları çıkarmaktan kaçınmaz. Ukrayna ‚daki saldırganlığın nedeni de bundan ibarettir.
Ama savaşların bir de kadın ve çocuk yüzü var ki, savaşta yaşadıkları ve maruz kaldıkları travmaları ömür boyu üzerlerinden atamadıklarını Kobane’den, Rojava’dan biliyoruz, birlikte yaşadık. Binlerce kadının, kız çocuğunun ‚açık arttırma‘ ile IŞİD in açtığı pazarlarda nasıl satıldıklarına tüm dünya tanıklık etti.
Bosna -Hersek’de askerlerin tecavüzleri sonucu binlerce kadının istenmeyen çocuklar dünyaya getirdiğini yakın tarihten biliyoruz. Yani savaşlarda militarizmin çirkin ve kadın düşmanı yüzünü bir çok coğrafyada, 21.yüzyılda da gördü insanlık.
Tarihler boyunca süren ezen -ezilen mücadelesinde militarizmin hep cinsiyete dayanarak yol aldığı bilinir. Çünkü ,savaş ve ordu ‘erkek işi’ olarak görülmüş , militarizm kadın üzerinden de kendini var etmeyi sürdürmüştür. Bir çok ülkede artık kadınlar da orduya alınmakta, militarizm de kapitalist ,emperyalist, erkek egemen sistem tarafından adım adım kadınlaştırılmaktadır. Örneğin Ukrayna ordusu dünyanın 3.büyük ordusu olmakla birlikte, Israil’den sonra %10’luk bir oranla en fazla kadın askere de sahip ülkelerden biridir. Bir çok Avrupa ülkesinde kadınların gönüllü askerlik yapması da mümkündür. Ama bu savaşlarda kadınların mağduriyetinin azaltmıyor. Hatırlanırsa, Körfez Savaşı sürecinde ABD’li kadın askerlerin savaş tutsaklarına uyguladıkları insanlık dışı cinsel, fiziksel şiddetler aylarca tartışma konusu olmuştu. Kapitalizme hizmet kültüründe özellikle de militarizm söz konusuysa kadının da erkekten farklı davranmayacağını biliyoruz. Garibe Gezer’e zindanda tecavüz edenlerin de kadın gardiyanlar olduğunu hatırlamalı.
Dolayısıyla, cinsiyete dayalı taciz, tecavüz, katletme gibi kadına yönelik şiddet biçimleri savaş öncesinde ve sırasında daha da artmaktadır.
Bu bağlamda kadınlar militarizmden daha fazla darbe almaktadırlar..
Ama savaşların aynı zamanda sınıf ve toplumsal cinsiyet rolleriyle de alakalı olduğunu biliyoruz. Ve bu yüzden de , ataerki ve militarizmin birbirini nasıl beslediğini ve toplumdaki farklı şiddet türlerinin birbiriyle bağlantısı olduğunu da.. Bu bağlamda hem ataerkiye, hem de militarist düzene karşı çıkması gereken kadınların birbirlerinden edindikleri deneyim ve tecrübe ile savaşa ve militarizme karşı güçlü bir kadın mücadelesini her zamankinden daha fazla örmeye ihtiyaçları vardır…
Çünkü emperyalist saldırganlık savaşları bizim savaşımız değildir. Emperyalistler krizlerinin faturasını savaş şeklinde dünya halklarına, özelde de kadınlara ödetmek istiyorlar. Buna Yeni Kadın olarak da HAYIR derken;
„Savaş; kadına yönelik ŞİDDETTİR!
Militarizmdir!
Tecavüzdür!
Sürgündür!
Ölümdür!“ diyor, ölüme karşı yaşamı sahiplendiğimizi bir kez daha haykırıyoruz!
Kahrolsun emperyalist saldırganlık savaşları!
Savaşa bütçeye HAYIR!
Nükleer silahlanmaya HAYIR!
Yaşasın kadınların örgütlü ve birlikte mücadelesi!
YENİ KADIN
Kaynak: Avrupa