Home >> Haberler >> Avrupa >> KCK Liderlerine Karşı Suikast Timi ve Ankara Bağlantısı Deşifre Edildi

KCK Liderlerine Karşı Suikast Timi ve Ankara Bağlantısı Deşifre Edildi

HABER MERKEZİ|01.03.2022| Belçika’nın başkenti Brüksel’de KONGRA-GEL Eşbaşkanı Remzi Kartal ve KCK Yürütme Konseyi Üyesi Zübeyir Aydar’a yönelik suikast girişimine ilişkin davacı taraf ile birçok gazetecinin katıldığı bir basın konferansı yapıldı.

Brüksel Basın Kulübü’nde (Press Club Brussels) düzenlenen toplantıya Paris’te 2013’ta katledilen üç Kürt kadın devrimcinin ailelerinin avukatı Antoine Comte (online bağlanarak), Almanya’da sürgünde yaşayan gazeteciler Hayko Bağdat ve Erk Acarer (online bağlantı) ile suikast girişimine maruz kalan Zübeyir Aydar ve Remzi Kartal katıldı.

Konferansta Türk devletinin Avrupa’daki suikast girişimleri, ölüm tehditleri, casusluk ağları ve yıldırma faaliyetleri üzerine geniş bir envanter sunuldu. Katılımcılara, hem dava dosyasındaki bilgilerin yer aldığı hem de Türk devletinin Avrupa topraklarını tam bir cezasızlık içerisinde nasıl operasyon alanı olarak kullandığına dair geniş bir rapor sunuldu.

Haziran 2017’de KONGRA-GEL Eşbaşkanı Remzi Kartal ve KCK Yürütme Konseyi Üyesi Zübeyir Aydar’a yönelik suikast girişimine ilişkin yürütülen soruşturma sonucunda, savcının dosyayı kapatma çabalarına rağmen 18 Haziran 2021’de dava açılmasına karar verilmişti.

Dava dosyası Avrupa’da geniş bir suikast ve casusluk ağının olduğunu ortaya koyarken, Türkiye’nin Paris eski Büyükelçisi İsmail Hakkı Musa dahil birçok kişinin Paris Katliamı’ndaki rolüne ışık tutuyor. Dosyada Brüksel’deki suikast girişiminde yer alanların İsmail Hakkı Musa tarafından koordine edildiğine dair ciddi bulgular var.

Suikast ekibinde yer alanların aynı zamanda Ankara, hatta Türk Cumhurbaşkanlığı Sarayı ile doğrudan bağlantıları tespit edildi. Teknik takip, telefon görüşmeleri, fotoğraflar ve itiraflar, Paris Katliamı’ndan Brüksel’deki suikast girişimine kadar geniş bir suikast ağının Avrupa’da Ankara’nın emriyle kol gezdiğini doğruluyor.

Suikast ekibi üyelerinin Paris ve Ankara’da Türk Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın danışmanlarından SADAT’ın kurucusu Adnan Tanrıverdi ile Başdanışmanı ve Cumhurbaşkanlığı Güvenlik Politikası ve Dış Politikalar Kurulu Üyesi Prof. Dr. Seyit Sertçelik ile çekilmiş fotoğrafları var.

TÜRK SUİKAST GİRİŞİMLERİNE İLİŞKİN GENİŞ RAPOR

Yürütülen soruşturma suikast timinin merkezinin Fransa olduğunu gösteriyor. Fransa ise Belçika adaleti ile geniş bilgi paylaşımını reddediyor.

Toplantının açılış konuşmasını Zübeyir Aydar yaptı. Aydar, ayın 11’inde Brüksel mahkemesinde davanın başlayacağını hatırlatarak, basına sundukları bir rapora ilişkin bilgi verdi. Aydar, bu raporda “Türk devletinin geçmişten günümüze Avrupa topraklarındaki faaliyetleri ve suikast girişimlerinin belgeleri ile yer aldığını” ifade etti.

Aydar, SADAT’ın şefi Adnan Tanrıverdi’nin suikast timi ile bağlantısına işaret ederken, Brüksel’deki suikast girişiminin de “organizeli” olduğunu ve suikast ekibinin başında yer alan Yakup Koç’un Türk devletinin Paris Büyükelçiliği dahil birçok resmi Türk kurumuyla doğrudan bağlantılı olduğunu ifade etti. Aydar, raporda suikast timi üyelerinin Türk Büyükelçiliği, Ankara’daki Saray ve SADAT bağlantılarını gösteren fotoğrafların yer aldığını anlattı.

AYDAR: TÜM MUHALİFLER HEDEFTE

Aydar, özellikle Fransa’nın hem 2013’teki suikast ardından hem de ortaya çıkan yeni bilgilere rağmen ciddi bir soruşturma yürütmediği tepkisinde bulunarak, yeni bilgiler ışığında Fransa’nın Türk devletini yargılaması gerektiğini söyledi.

Türk hükümetinin Avrupa’da muhaliflerini susturmak için suikast ağları oluşturduğunu belirten Aydar, “Sadece biz değiliz, tüm muhalifler hedeftedir. Avrupa ülkeler ciddi tedbirler almalı” dedi.

FERMON: 4 KİŞİ TERÖRİST ÖRGÜTE KATILMAKLA YARGILANIYOR

Avukat Jan Fermon, davaya ilişkin bazı bilgiler vererek, bu davada 4 kişinin yargılandığını ve bunların kriminal bir çete üyesi olmak ve farklı derecelerde terörist örgüte katılmakla suçlandıklarını belirtti.

Fermon, Belçika’da suikast girişiminde bulunan ekibin Paris’teki Türk Büyükelçiliği ve Ankara ile doğrudan bağlantısı olduğunu gösteren bulgulara ulaştıklarını kaydetti.

Avukat Fermon, suikastçi ekibin Saray’da Erdoğan’ın danışmanlarından Seyit Sertçelik ile çekilmiş fotoğraflarının yanısıra, Paris’te de SADAT’ın şefi ve Sertçelik ile çekilmiş fotoğrafların bulunduğunu söyledi.

Adnan Tanrıverdi’nin suikast ekibi üyesi İrfan Yeşilyurt ile çekilmiş fotoğrafını gösteren Fermon, SADAT’ın Erdoğan rejimini paralel bir aygıtı olduğunu vurguladı.

Paris katliamını da hatırlatan Fermon, Avrupa ülkelerinin “Türk devletinin terörist saldırılarına karşı önlem alması gerektiğini” vurguladı.

Paris’te katledilen üç kadın devrimcinin avukatı Antoine Comte, Fransa’daki davaya ilişkin adli sistemin sınırlı kaldığını belirtirken, Türk istihbarat teşkilatı MİT’in Paris katliamı ile bağlantılarını anlattı.

Türk devletinin Avrupa’da geniş bir ağ içerisinde bu tür faaliyetleri örgütlediğinin ortaya çıktığını ifade eden Comte, üç Kürt kadın devrimciyi katleden Ömer Güney’in MİT ile temasları ve Almanya’daki ilişkilerinden bahsetti.

Comte, tüm Avrupa ülkelerinin, kriminal bir devletin faaliyetleri karşısında sessizliğinin kabul edilemez olduğunu vurguladı.

ACARER ERDOĞAN REJİMİNİN SUÇLARINI ANLATTI

Gazeteci Erk Acarer, Berlin’den konferansa online bağlandı. Acarer, Türkiye’de nelerin yaşandığı ve Avrupa’ya nasıl yansıdığına ilişkin bir konuşma yaptı. Acarer, “Türkiye’deki iktidarın faaliyetleri sadece politik değil, aynı zamanda ekonomiktir. Bunu anlamak için de Türkiye iktidarının uyuşturucu, silah ticareti, mala çökme, yolsuzluk gibi bulaştığı suçlara bakmak gerekiyor” dedi.

Türkiye’deki inşaat sektörü ile uyuşturucunun da birbirine çok bağlı olduğunu ifade eden Acarer, mahallelerde özellikle gençler arasında uyuşturucu yayıldıktan sonra buralarda binaların yükselmeye başladığına dikkat çekti.

Suriye savaşının bir boyutunun da silah ticareti olduğunu dile getiren Acarer, mala çökme suçu konusunda ise insanlar cezaevinde konulduktan sonra mallarına el konularak kendi aralarında paylaşıldığını söyledi.

Kendisinin de “başı derde giren” gazetecilerden biri olduğunu söyleyerek, Türk devletinin muhaliflerine yönelik baskılarına işaret eden Acarer, özellikle 2010’dan itibaren “Ses çıkaranların karşısına paramiliter yapılar da çıkmaya başladı” diyerek SADAT ve Osmanlı Ocakları gibi yapıları örnek verdi.

HAYKO BAĞDAT: AVRUPA’NIN ORTASINDA KRİMİNAL ÇETE VAR

Bir sonraki konuşmacı olan gazeteci Hayko Bağdat, otoriter rejimlerin oluşturduğu tehditlere dikkat çekerek, “Erdoğan rejimi de otoriter bir rejimdir ve Avrupa’da çok uzun zamandır çok etkin faaliyetlerde bulunuyor” dedi.

Avrupa’da yaygınlaştırılan ihbarcılıktan bahseden Bağdat, sadece Almanya’da binlerce kişilik bir muhbir ağının olduğunu söyledi. “Bu Almanlar için ciddi bir risk” diyen Bağdat, Avrupa’nın ortasında AKP eski milletvekili Metin Külünk’ün talimatıyla hareket eden, Ankara tarafından finanse edilen bir kriminal çetenin var olduğunu kaydetti. Metin Külünk’ün özellikle Osmanen Germania adlı çete ile bağlantısı ortaya çıkmıştı.

Bağdat, “Türkiye’deki kutuplaşma Avrupa sokaklarına da taşınmış, Avrupa’daki toplum birbirine düşman hale getirilmiştir. Daha da tehlikesi paramiliter güçlerle suikast girişimleri olmuştur” dedi.

Ölüm tehditleri nedeniyle Alman polisinin koruması altında yaşadığını söyleyen Bağdat, “Üzerimde çelik yelekle sahneye çıkacak kadar büyük bir risk algısından bahsediyorum ki bu ikinci dünya savaşından bu yana hiçbir sanatçının başına gelmemiştir” şeklinde konuştu. Pek çok Türkiyeli aydın ve gazeteciye Avrupa ülkelerinin koruma vermek zorunda kaldığını hatırlatan Bağdat, “Erdoğan rejimi Avrupa’da daha büyük siyasi suikast işlemeye devam edeceği” uyarısında bulundu.

Şu anki dönemin çok riskli olduğuna işaret eden Bağdat, “Recep Tayip Erdoğan tarihinin en zor seçim sürecine gidiyor, kaybetme riski taşıyor. Türkiye’de gerek iktidarda, gerek devlet içinde, gerek çeteler arasında çok büyük bir hesaplaşma sözkonusu” dedi.

Geçmişte böylesi dönemlerde Hrant Dink cinayet, Ankara Gar Katliamı ve Suruç katliamlarını örnek gösteren Bağdat, “Bunun Avrupa’ya sıçramamasının mümkün olmadığını düşünüyorum” şeklinde noktaladı.

KARTAL AVRUPA’NIN SESSİZLİĞİNE TEPKİ GÖSTERDİ

Son konuşmayı yapan KONGRA-GEL Eşbaşkanı Remzi Kartal, Türkiye’de 30 milyon dolayında Kürdün yaşadığını ancak yasalar bazında hiçbir hakka sahip olmadıklarını kaydetti. Türk devlet yetkililerine göre Kürt sorunu değil “terör sorununun” var olduğunu hatırlatan Kartal, “Bu nedenle binlerce kişi tutuklu” dedi.

Türkiye’deki bu baskı politikasının başta Avrupa olmak üzere yurtdışına da taşırıldığını belirten Kartal, Avrupa’nın Türk devleti ile olan ilişkilerini eleştirdi.

Kartal, baskılar suikastlere varmasına rağmen Avrupa’nın Türk devleti ile suç ortaklığı yapmaya devam ettiğini belirterek, “Avrupa Konseyi, Avrupa Birliği, Türk devletinin Kürt halkı ve demokrasi yanlılarını hedef alan suçlar karşısında sessizdir” dedi. Ancak Rusya sözkonusu olduğunda bu sessizlik durumunun değiştiğini söyleyen Kartal, “Bu iki yüzlü bir siyasettir” tepkisinde bulundu.

Brüksel’deki mahkemenin demokrasi yanlılarının seslerini duyulmasına bir vesile olmasını umut eden Kartal, mahkemenin “çok ciddi bir kararla” Türk devletini baskılayabileceğini söyledi.

Kartal son olarak Türk devletinin muhaliflere karşı işlediği alıkoyma, cinayet gibi suçların durdurulması için Avrupa basınında da önemli bir rol düştüğünü vurguladı.

KAYNAK-ANF


Kaynak: Avrupa