H.Merkezi|04.06.2020| Münih’te devam eden TKP-ML davasında geçtiğimiz günlerde Federal Savcılık Mütalaasını okumuştu. Savunma avukatların açtığı tkpml-prozess-129b.de web sitesinde avukatlar bir duruşma gözlem raporu yayımladılar:
“03.06.2020 FEDERAL SAVCILIĞIN MÜTALAASI
27 Mayıs ve 2 Haziran 2020 tarihli ana duruşmalarda Federal Savcılık temsilcisi mütalaa vererek, sanık Elma’nın yurtdışındaki bir terör örgütünün yöneticisi, sanıklar Aktürk, Dr. Aydın, Bern, Dr. Büyükavcı, Demir, Pektaş, Solmaz, Uğur ve Yeşilçalı’nınsa örgüte üye olmaktan suçlu bulunmasını ve aşağıdaki hapis cezalarını talep etti:
Sanık Yeşilçalı’ya: 3 yıl 6 ay,
Sanıklar Dr. Aydın, Bern, Dr. Büyükavcı, Demir ve Solmaz’a: 4’er yıl,
Sanıklar Aktürk ve Uğur’a: 4 yıl 9’ar ay,
Sanık Pektaş’a: 5 yıl ve
Sanık Elma’ya: 6 yıl 9 ay.
Federal Savcılık ayrıca, Müslüm Elma’nın tutukluluk kararının yürürlükten kaldırılmasını, yani tutuklu yargılanmasına son verilerek salıverilmesini de talep etti. Kısacası Federal Savcılık bile Müslüm Elma’nın inanılmaz bir biçimde beş yıldır devam eden ölçüsüz tutuklu yargılanışı karşısında artık gözlerini yumamıyordu.
Fakat mahkeme bu duruma bile daha tepki vermedi, özellikle de Müslüm Elma’yı serbest bırakma yönünde bir adım atacak gibi durmuyor. O yüzden, mahkemenin Federal Savcılığın taleplerine bağlı olmadığını açık bir biçimde belirtmek gerekiyor. Makemenin özellikle Müslüm Elma’nın şahsına yönelen kovuşturma tutkusunun göründüğü kadarıyla Federal Savcılığınkinden büyük olması izah edilmesi güç bir durum teşkil ediyor. Diğer tüm sanıklar açısından tersi söz konusuydu: Federal Savcılık, mahkemenin onların tutuklu yargılanmasına son vermesinin önüne geçmeye niyetliydi.
Bununla birlikte, Federal Savcılığın mütalaası ve talep ettiği cezalar bir açıdan şaşırtıcıydı. Federal Savcılık temsilcisinin şimdiye dek davadaki tutumundan sanıklarla ve hatta belki de savunma avukatlarıyla sert bir hesaplaşmaya girişmesi beklenebilirdi. Onun yerine, öncelikle siyasi bir davanın, siyasi bir suçlamanın söz konusu olduğunu inkar etmek için çaba gösterdi ve birçok hususta iddianamedeki suçlamaların mevcut biçimleriyle tasdik edilmediğini itiraf etti. Belli ki bu davanın Erdoğan rejimine destek teşkil ettiği ve rejime karşı meşru direnişe yönelik olduğu suçlamalarının tekrar tekrar ilanı, Federal Savcılığı siyasi açıdan savunmaya çekilmeye zorlamıştı. Temsilcileri mütalaasında da sanıklar karşısında itiraf etmek zorunda kaldı ki:
“Eylemlerini, Türk hükümetinin yıllardır Kürt halkına ve sol muhalefete yönelik, çok sayıda ölüm ve yaralanmaya yol açan baskıcı ve saldırgan bir politika gütmesi karşısında gerçekleştirmiş olmaları, sanıkların lehine değerlendirilmelidir.
Angajmanlarına, kendi gelişim süreçleri uyarınca, uzak bir hedef olarak da olsa Kürt halkının yaşam koşullarını iyileştirme inancı damga vurmaktadır. Dolayısıyla kişisel çıkarlarını arka plana atmalarına yol açan idealist hedefler eylemlerinin gerekçesini oluşturuyordu.”
Talep edilen cezalar, tam da bu nedenlerle, Türkiye’deki muhalif güçlerin ve Almanya’daki destekçilerinin suratına atılmış bir tokat niteliğindedir. Federal Savcılığın gözünde, Erdoğan rejimine karşı direniş “suç” ve “terörizm” olmaya devam etmektedir.
16 Haziran 2020 tarihinden sonra savunma mütalaa verecek; ardından sanıklar son sözlerini söyleyecek. Temmuzun ilk yarısında mahkemenin bir karara varması muhtemel.
Korona salgını yüzünden, Münih Eyalet Yüksek Mahkemesinin mahkeme salonunda izin verilen seyircilerin sayısı yediyle, basın temsilcilerinin sayısı ise altıyla sınırlı. Böylece kamuoyunun davayı takibi büyük ölçüde engellenerek, sanıkların demokratik hakları bir kez daha çiğnenmiş ve dava depolitize edilmiş oluyor.”
Kaynak: Munich davasi