Linz | 25.12.2019 | Yukarı Avusturya Demokratik Güç Birliği, 21 Aralık Cumartesi günü Linz kentinde Demokratik Kürt Toplum Merkezi lokalinde 1978 Maraş, 19-22 Aralık Hapishaneler ve 28 Aralık 2011 Roboski katliamlarını kınayan ve sürecin değerlendirilmesini ele alan bir panel düzenledi.
Düzenlenen panelde Yukarı Avusturya Demokratik Güç Birliği’nin bileşenlerinin yanı sıra Avukat Gülizar Tuncer de konuşmacı olarak katıldı.
Saat 13.00 de saygı duruşuyla başlayan panelde ilk konuşma sırasını Demokratik Kürt Toplum Merkezi temsilcisi aldı.
DKTM: Türkiye tarihinin katliamlar tarihi olduğunu, bunun bir devlet politikası olduğunu ve bu sürecin hala devam ettiğini değerlendirdi. Bu katliamın Alevi – Sünni çatışması olmadığını Aleviler’in yanı sıra devrimcilere ve Kürtler’e karşı yapıldığına değindi. Devam eden bu süreci güç birliği ile birleşik devrimci direnişle aşılabileceği değerlendirmesini yaptı
Avusturya Demokratik Haklar Federasyonu (ADHF) temsilcisi, 19-22 aralık sürecin de devletin hapishanelere yönelik politikalarını, hapishane katliamıyla topluma bir göz dağı vererek toplumu teslim almaya çalıştığını ve dönemin değerlendirilmesi gerektiğini belirtti.
ATİGF’e bağlı Umut Kültür Merkezi temsilcisi; sunum görevi Roboski ‘den ziyade Kürt ulusal sorununa değindi. ’’Kürt ulusal özgürlük hareketinin reformist olduğunu ve onun yanında yer alanların bu reformizmi güçlendirdiği’’ gibi iddialarda bulundu, Türkiye devrimci hareketinde reformizmin hakim olduğu ve benzeri ifadelerde bulundu. Rojava, Kürtler ve Aleviler’i bekleyen tehlikeler olduğunu ve sürece ilişkin düşüncelerini belirtti.
Avukat Gülüzar Tuncer ise, 19-22 Aralık hapishane katliamlarını, hasta tutsakların durumundan başlayarak , ölüm orucu sürecinde izlenen politikanın gelinen aşamada devrimci mücadeleye nelere kazandırdığını veya neler kaybettirdiğinin sorgulanması gerektiğini belirtti. Tuncer, Roboski, Cizre, Sur ve Nusaybin’de yaşanan vahşeti anlattı. Günümüzde iktidarın savaşa hazırlıklar içinde olduğu, böyle bir yönelime girdiğini belirtti. Barış sürecindeki yanılgı ve devletin aldatmacalarına değindi. Bunu dünyada barış süreci yürüten ülkelerden örneklerle açıkladı. Gelinen aşamada devrimci kurumların halka güven vermesi gerektiği, kitlelerle kopan ve zayıflayan ilişkilerin güçlendirilmesi gerektiğini belirtti.
ATİK’e bağlı Enternasyonal Kültür Merkezi temsilcisi; 1978 Maraş, hapishaneler ve Roboski katliamına değindikten sonra, günümüzde devrimci güç birlikteliklerin önemine değindi, gerek Türkiye’de gerekse de Rojava’da yaşanan pratiklerin halkların birleşik devrimci hareketinde vücut bulan siper yoldaşlığının sürece cevap olabileceğine inandığını söyledi. Bunun ancak her kurumun kendi öznel dinamikleri üzerinde yükselerek, pratik bir güce dönüşerek ve kitleler içinde kökleşerek gerçekleştirebileceklerini belirtti. Ayrıca Kürt sorununa Ağrı Dağı’nın tepesinde durarak soyut reçetelerle cevap olunamayacağının altını çizdi.
İkinci bölümde kurum ve dinleyicilere söz hakkı verildi. Linz Alevi Derneği temsilcisi ve dinleyicilerin çoğu söz alarak canlı bir tartışma ortamı yaratıldı. Dinleyiciler süreçte faşist Türk Devleti’nin devrimci ve yurtseverler üzerinde baskı ve sindirme uygulamalarının devam edeceği, Kürt kurumlarına saldırıların ve kayyum atamalarının devam edeceği bundan dolayı yaşadığımız alanlarda ortak ve birleşik mücadelenin geliştirilmesi gerektiği vurgulandı.
Kaynak: Avrupa